Baş rolde Julianne Moore var diye şans
verdiğim ABD yapımı The English Teacher, henüz Türkiye’de gösterime girmedi ve
girme ihtimali kesinleşmedi. Craig Zisk’in ilk uzun metrajlı filminin
senaryosunu Dan – Satcy Chariton kaleme alıyorlar. 93 dakikalık dram komedinin
baş rollerinde Julianne Moore, Greg Kinnear, Michael Angarano, Nathan Lane yer
alıyorlar.
45 yaşındaki edebiyat öğretmeni Linda,
hayatını mesleğine adamıştır. Evlenmemiştir ve bunu hiç de düşünmemektedir.
Hayatı gayet sade bir şekilde evle okul arası devam ederken, eski
öğrencilerinden Jason kasabaya dönüş yapar. Jason, New York’ta oyun yazarlığı
eğitimi almıştır. Babasının hukuk okuması yönündeki baskıları nedeniyle zor
günler geçirir. Jason’daki yeteneği gören Linda, onun yazdığı tiyatro oyununu
okulda sahnelemeye karar verir. Okulu, Jason’ı, öğrencileri bu işe ikna etmek için
neredeyse seferberlik ilan eder. Bu oyun, Linda’nın tüm hayatı alaşağı edecektir.
The English Teacher’ı, Julianne
Moore’un sinemaseverlere attığı “ufak bir kazık” olarak hatırlayacağım. Bu
cümleden sonra yorumlarımı az çok tahmin etmeniz mümkündür. Filme kötü
diyemiyorum; başka bir baş rol oyuncusuyla evde “çıtır çerez” kıvamında
seyredilebilir ve balon misali unutulup gider. Seyredenleri aldatan ise
Moore’un baş rolde olması ve afişte çok tatlı görünmesidir. Hangi amaçla böyle
bir senaryoya dahil olmak istedi; anlamak çok güç.
Mekan, dekor, kostüm, müzik dram
komedi türüne göre gayet başarılı. Öykünün çoğunun okulda geçtiğini düşünürsek
detaylar güzelce ele alınmaktadır. Karakter sayısı çok olsa da okul mekan
seçilmişken bu ayrıntı göze çarpmıyor veya en azından makul kalıyor. Temiz
görüntüsü ve ayrıcalık hissettirmeyen kamera çekimleri var. Artı veya eksi puan
katamıyor.
Senaryo ve kurgu ise beklentinin hayli
altındadır. Hikayenin özü gayet başarılı: Edebiyata aşık bir öğretmen, eski
öğrencisinin tiyato oyununu sahnelendirmek istiyor. Gayet net bir amaç var.
Bunu ele alırken aksiliklerin peşini bırakmaması 93 dakikayı kapsıyor.
Senarist, aksilikleri aktarayım derken film çorba oluyor. Birbirinden alakasız
konular, ilgisi olmayan karakterlerin ilişkisi kurguyu alt üst ediyor. Yan
öykü(cük)ler o kadar fazla ki hedef asıl konudan sapıyor ve bir daha
toparlanamıyor. Tüm karakterler kurgu gibi özlüğünü yitiriyor. Bir tiyatro
oyunu herkesin huyunu suyunu değiştiriyor neredeyse. Yani biraz ütopik kaçıyor.
Aslında filmin vermek istediği mesajı hissediyorsunuz. Mesajı vermeye
çalışırken senaristin kafasının niye bu denli karıştığını anlamak ise imkansıza
yakın.
IMDB’den 5.7 alan filme neredeyse
eleştiri dahi gelmemiş. Türkiye’de sanırım sinema salonlarına uğraması zor.
Belki isminden ve baş rolünden dolayı yaz aylarında şans bulabilir. Tavsiye
eder miyim? Julianne Moore gibi sevdiğim bir oyuncu varken evet; sinemasever
olarak hayır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder