27 Aralık’ta Türkiye’de gösterime
girecek Prisoners, uzun süresine rağmen seyirciyi ekrana bağlayan oyuncu
kadrosuna ve kurguya sahiptir. Hayran kaldığım “Incendies” filminin yönetmeni Denis Villeneuve’nin yönetmen
koltuğunda oturduğu gerilim, polisiyenin senaryosu Aaron Guzikowski’ye aittir.
153 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde Hugh Jackman, Jake Gyllenhaal, Viola
Davis, Mario Bello, Melissa Leo yer alıyorlar. 46 milyon $’lık bütçesine
karşılık şimdiden 120 milyon $ hasılata ulaşmıştır.
Çok yakın ilişkileri olan Dovers
ve Birches aileleri, Şükran Günü yemeği için bir araya gelirler. Ailelerin
küçük kızları Anna ve Joy’un oyun oynarken bir anda ortadan kaybolduğu fark
edilir. Aileler ve polis küçük kızları bulmak için saatlerce uğraşırlar. Zaman ilerledikçe
tüm kasaba seferber olur, ama nafile. Artık kaçırıldıklarına herkes emindir.
Anna’nın babası Keller, polisin bir şey yapmadığına inanarak kendi yollarıyla
kızını aramaya koyulur. Dedektif Loki ise hem kızları bulmaya kafa yorar hem de
aileyi sakinleştirmeye.
Gerilim türünü hayli seven seyirci olarak 153 dakika boyunca bu duyguyu yaşamak filme artı puan vermem için en
önemli etkendir. Ailenin bir arada oluşunu ve kutsallığını Şükran
Günü yemeğiyle pekiştirerek filme başlanıyor. Filmin sonuna kadar aile
olgusunun baş rolde olacağını hissettiriyor. Kızların ortadan kaybolmasıyla size
birçok şüpheli sunuluyor. Benzer konuyu sıkça ekranda seyrettiğimiz için
şüpheli sayısının fazla oluşu kafa karışıklığı yaratıyor; zaten film için
kaçınılmaz bir durumdur. Filmi eleştireceğim tek nokta olan şeyse şüpheliyi
yarım saat içinde bulmamdı. Belki de çok film seyretmenin yarattığı bir
dezavantajdır. Geriye kalan 2 saat boyunca şüpheliyi büyük ihtimalde
bilerek ilerlemek bende heyecanı azaltsa da sonunu getirmek zor olmadı.
Senaryodaki karakterler hayli
tatmin edici detaylandırılmıştır. Baş rollerde Anna’nın babası ve dedektif
ipleri çekse de Anna’nın annesi ile Joy’un anne babası yeterli ölçüde
hikayede yerlerini alıyorlar. Yaşadıkları hüzün ekrana yansıyor. Bu hüzün
yaşatılırken beylik laflar edilmeden doğal diyaloglar geçiyor. Bu hem
gerçeklik payını artırıyor hem de türde sapmayı engelliyor. Keller karakteri hem çocuğuna kavuşmak, hem ailesini bir arada tutmak için inanılmaz savaş veriyor. Sahneler ilerledikçe onun yerinde olmamayı diliyorsunuz. Anne ağlayıp sızlayabiliyor fakat baba ailesi için dimdik ayakta durmak zorunda kalıyor. Hayli zor bir durum!
Renk ve kontrast ayarlarıyla
ışığın payı hayli tatmin edicidir. Karanlığın etkili kullanılması, yıl sonunda mevsimlerle beraber doğanın ekrana yansıması çok başarılıdır. Hava kasvetli,
hikaye kasvetli; etkili bir ikili ortaya çıkıyor. Ayrıca çekimlerin yapıldığı kasaba çok hoşuma gitti.
IMDB’den 8.1, Rotten Tomatoes’tan
81 alan projeye gelen eleştiriler olumludur. Süresine rağmen izleyen çoğu
seyirci özellikle oyunculardan memnun kalmışlar. 45 yaşındaki Hugh Jackman zaten
kendini ispatlamış diye düşünüyorsunuz. Lakin Keller’i öyle etkili aktarıyor ki
hayranlığınızın katlanabilir. Emmy, Altın Küre, Tony başta olmak
üzere pek çok ödül sahibi Jackman, her filmde daha devleşiyor. Filmdeki favori
oyuncum ise 1980 ABD doğumlu Jack Gyllenhaal’dır. Loki, dedektiflik
haricinde ilginç bir karakteri de ortaya çıkarıyor. Gömlek son düğmesine kadar
kilitli, gözlerini sürekli kırpan, jest ve mimiklerini engelleyemeyen, işine büyük
hayranlıkla bağlı bir adamdır. Kafanızda her daim soru işareti bırakıyor;
güvensek mi güvenmesek mi diye. Kuşku yaratması, çaresizliğin bir sonucu
geliyor. Soru işaretleri ayrı keyif veriyor. 32 yaşında Oscar, Altın Küre ve
Bafta’da adından söz ettiren Gyllenhaal’den “Donnie Darko” ve “MoonlightMile” filmlerinde bahsetmiştim, göz atmanızı tavsiye ederim. Zira oynadığı
her film, eskisinden bir çıta üstte oluyor. Bu şansı yakalamak hiç kolay değil!
Filmi hayli beğenmiş olsam da
belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta var. Polisiye gerilim için tüm taktikler
kullanılmış, enfes oyuncu kadrosuyla bu pekiştirilmiş. Gene de 81 puanı biraz
bonkör duruyor. Şüpheliyi yarım saatte bulmamda bu düşünce etkilidir.
Kırmızı düdük hayat kurtarır!
YanıtlaSilO değil de, ikisi de biraz yaşlanmış be.
Nerede Zodiac, nerede Prisoners?
Nerede The Prestige, nerede Prisoners?
NEREDE HE?
NEREDE DONNIE?
Neyse, sakinim.
Tek yaşlanmayan, Johnny. ahaha.
Ya da Jake Gyllenhaal - soyadını itinayla kopya çekerek yazdım - kilo almış.
Süresine göre hiç sıkmadı cidden. Gayet akıcı ve heyecanlıydı bence. Tamam, şüpheli belliydi amaa:
SPOILER SPOILER
Ama ben yeğenin ilk kaçırılan çocuk çıktığında şaşırdııım.
SPOILER KAPAT
Evlat acısı, çok feci ya. - sanki yaşamış triplerinde çıktı cümle ahaha, neyse ciddiyim - Mesela Changeling de beni etkilemişti baya, o da ağır dram, Angelina oyunculuğunu iyi konuşturmuştu orada, yani sadece dış görünüşten ibaret olmadığını kanıtlamıştı bana. Her neyse, ben nereye kaydım böyle ya? ahaha.
Güzel film, güzel yorum.
Teşekkürler
Ayrıca, o göz kırpma hareketi cidden dikkat çekiciydi. Ben de stresten gözü atıyor falan sanmıştım. ahaha.
Her neyse.
Changeling de güzel filmdi. Ben de şaşırmıştım Angelina Jolie'nin performansına. Johnny Depp demişken hep yazacağım, fırsat olmuyor. Tim Burton biyografisi yazıp sana ithaf edeceğim :))
Silahahaha sahiden mi?
YanıtlaSilYazının çoğu hazır da derlemem lazım. Araya Oscar adayları girmeden sıkıştırsam süper olacak :)
Silfilm ağır ilerliyor gibi gözükse de sıkmıyor bence şüpheliyi bilerek veriyor 30dk da bulma konusuna katılmıyorum bariz zaten. konuyu bence gerilimle devam ederek babanın çoçuğu için neler yapabileceğini anlatmak istiyor
YanıtlaSilEğer şüpheliyi bilerek 30 dakikada veriyorsa sıkıntı var çünkü hikaye 153 dakikada anlatılıyor. Ya film kısa olmalı ya da 30 dakika 60 dakikaya çekilmeli.
Sil