Afiş rengi, adı ve konusuyla
koltuğa oturmamı sağlayan How I Live Now, dram başlığı altında pek çok türe
kayabilen projedir. Yönetmen koltuğunda “The
Last King of Scotland”ın yönetmeni Kevin Macdonald oturuyor. Meg Rosoff’un
aynı adlı romanından senaryoyu Jeremy Brock, Tony Grisoni, Penelope Skinner
uyarlıyorlar. 101 dakikalık İngiltere yapımının baş rollerinde Saoirse Ronan,
Tom Holland, Anna Chancellor, George MacKay yer alıyorlar. Türkiye’deki
gösterim tarihi henüz belli değil.
Amerikalı Daisy, akrabalarının
yanına İngiltere’ye gönderilir. Hiç istemediği bu seyahatte en azından biraz
kafasını dinlemeyi planlar. İlk başta uzak durduğu kuzenleriyle yavaş yavaş
anlaşmaya başlar. Hatta Edmund’dan hoşlanır. Tam yeni bir aşkın filizlenmesiyle
yüzü gülümserken 3. Dünya Savaşı nükleer tehdidi vuku bulur. İngiltere savaşın
içinde yer alır. Artık aşk ikinci plandadır, tek hedef hayatta kalmaktır.
Geçmiş savaşlarla ilgili pek çok
film seyredip, kitap okumuşken gelecekle ilgili ve uzay/teknoloji odaklı
olmayan yakın dönem savaş filmlerini seyretmek daha keyifli geliyor. En azından
daha gerçekçi. Mekan, dekor, kostüm detayları türe göre hayli başarılıdır. Ortada
büyük umutsuzluk varken ormanın mükemmel renklerinden faydalanmak ve ışığı da
bu yönde kullanmak seyirliği arttırıyor. Bir yanda şehir hayatının içinde aile
sevgisinden yoksun kalan gençliğe göz atıyorsunuz, diğer yanda orman içinde
büyüyen ufak ama mutlu hayatları olan gençliğe. İki müthiş tezatta ortak nefes
alma sahası tamamen akışına bırakılıyor. İşler yavaş yavaş rayına girerken TV’de
aralıklarla dünyada hoş olmayan görüntüler sergileniyor. Seyirciyi savaşa
sokmakta acele etmemek, hazırlamak gayet mantıklı bir tercih olmuş. Böylece türler
harmanlanıyor ve sizi sıkmıyor. Savaşın ortaya çıkmasıyla büyüklerden
öğrendiğimiz, duyduğumuz hikayeler yeni dünyada yerini alıyor. Sorun aynı,
çözüm farklı! Karamsarlık hızlıca yerini alıyor. Gri ton kullanımı artıyor. Hatta
bazı sahnelerde distopik özellikler öne çıkıyor. Yönetmenin gelecek zamanda
anlattığı savaş sahnelerinde bunu kullanması riskli olsa da üstesinden
geldiğini düşünüyorum.
Filmin ilerleyişi zaman zaman yavaş gelebiliyor. Duygusal sahneleri derinleştirmek adına müzikle beraber anı yaşatma yoluna gidilmiş. Bir de toplama kampı daha önce izlediğim bazı film/dizilerle hayli benzer geldi. Kim kimden nimetlendi; bilinmez. Sonuçta film romandan uyarlanmış.
Filmin ilerleyişi zaman zaman yavaş gelebiliyor. Duygusal sahneleri derinleştirmek adına müzikle beraber anı yaşatma yoluna gidilmiş. Bir de toplama kampı daha önce izlediğim bazı film/dizilerle hayli benzer geldi. Kim kimden nimetlendi; bilinmez. Sonuçta film romandan uyarlanmış.
IMDB’den 6.5, Rotten Tomatoes’ten
67 alan filme gelen eleştiriler orta hallidir. Toronto Film Festivali’nde
görücüye çıktı. Pek çok ülkede Ekim ayından beri gösterime girmeye başladı.
Biraz arka planda kaldığı aşikar. Yönetmen ve baş rol oyuncusuyla daha öne
çıkması gerektiğine inanıyorum. 1994 doğumlu genç oyuncu Saoirse Ronan’a “Hanna” ve “The Way Back” filmlerinde bahsetmiştim. Asiliğiyle göze çarpan,
zamanla yelkenleri suya indiren hassas ve kırılgan Daisy, zor durumda kalınca
ne kadar dayanıklı ve korumacı olduğunu ispatlayabiliyor. Dış görünüşüyle
insanları irdelememek gerektiğini kanıtlayan harika bir karakter yazılmış. 12
yaşındaki Harley Bird sevimliliğiyle ve oyunculuğuyla dikkat çekse de Daisy
dışındaki diğer karakterler ilgimi çekemedi.
Öyle bir hal almış ki artık, ne zaman "How I" görsem devamını istemsizce "Met Your Mother" diye kapatıyorum....
YanıtlaSilFilme karşı da bir merak duymadım değil. "İki müthiş tezatta ortak nefes alma sahası tamamen akışına bırakılıyor." Zıtlıklardan doğan mükemmel renk uyumu, diyorsun! İlginç.
Yahu sen parantez içine alınca fark ettim. İddialı bir cümle kurmuşum :)
Silİzledim filmi!
SilCümle, cidden baya iddialı olmuş.
Kızın iç sesiyle çatışmaları da cidden bir ilginçlik katmış.
Manzara, ortam, ambiyans cidden mütişşş.
İçimde bir "cidden" canavarı var sanırım....
Nihayetinde, "Sevdiği kişiye ulaşmak için savaşı bile yener be!" imajı çizilmiş. ahaha. Ya da bana öyle geldi. Kitapta öyle değildir belki; ama öyle yine de.
Güzeldi aslında, yani izlerken sıkılmadım da, bilmiyorum, arada yavaşladığından mı dediğin gibi yoksa öyle, bilmiyorum yahu, bir eksik vardı yine.
İşte o eksiklik hissi bence filmin distopiğe kaçmasıyla ilgili. Ağır işliyor ama savaş filmi. Çelişkilerle dolu.
Sil