Çekimlerin bir kısmı İstanbul’da
geçince, Monica Bellucci de İstanbul’a gelince hayli reklamı yapılan Gergedan
Mevsimi, Ekim 2012’de gösterime girmişti. 93 dakikalık dramın yönetmenliğini ve
senaristliğini İranlı Bahman Ghobadi üstleniyor. Türkiye ve İran yapımının baş
rollerinde ise Monica Bellucci, Behrouz
Vossoughi, Yılmaz Erdoğan, Beren Saat, Belçim Bilgin, Caner Cindoruk yer alıyorlar. Senaryonun yaşanmış olayları yansıttığını belirtmekte fayda var.
Sahel Farzan, İranlı ünlü bir şairdir.
İslami rejim devriminde 30 yıllık hapis cezası almıştır. Mahkumiyeti bittiğinde
eşine koşmak ister fakat eşine onun çoktan öldüğü haberi verilmiştir. Eşi de
ülkeyi terk edip İstanbul’a yerleşmiştir. Sahel eşini bulmak için İstanbul’a
yol alır.
Farklı ülkelerin filmlerini
seyretmenin bakış açısını genişletip renklendirdiği şüphesizdir. İran gelenek
göreneklerinin, siyasi ve sosyal yaşamla harmanlandığı Gergedan Mevsimi’nde
şairene bir aşk öyküsü anlatılıyor. Arkasını İslami rejime yaslamış, siyasi
zorlukların içinde iki erkeğin bir kadına bitmek tükenmek bilmeyen aşkı sunuluyor. Filmin
türü aslında romantiğe de giriyor lakin ben özellikle dramla sınırlandırmak
istedim. Yoğun bir aşk olmasına rağmen o romantizmi yaşattığını düşünmüyorum.
Baskı altındaki kültürle büyüyen insanların siyasi zorlamalar içinde elbette
romantizmi hayalimizdeki veya izlediklerimiz gibi yaşamaları imkansız. Bunu
aktarırken de aynı gerçekçiliğin gösterilmesi gerekiyor. Bununla birlikte,
anlatımda sıkıcılık hakimiyette. 93 dakika sanki 120 dakikaymış gibi uzun
geldi. Gereğinden fazla sessiz ve diyalogsuz sahneler var. Hatta neredeyse peş peşe gelen diyalog yok. Bu durum bir yandan da karakterlerin içinden
çıkamadıkları sıkıntıları gösteriyor. Sahel nasıl yazdıklarından ceza
görüyorsa, insanlar da konuşarak, duygularını anlatarak mustarip olmak
istemiyorlar. Her konuşma, her isyan, her yakarış bir ceza İran topraklarında.
Bu açıdan bakıldığında etkileyicilik üst seviyelerde görünüyor. Lakin
sürükleyicilik tarafından bakılırsa vasatı geçemiyor. Kullanılan renkler (İran'da sarı kahverengi tonları, İstanbul'da gri tonları),
gölgelendirme, kontrast ayarları şairene ilerliyor. Dramı başarılı şekilde
damarlarınızda hissettiriyor.
Karakter detaylandırmalarında en
çok Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı şoförü beğendim. İstekleri net, düşüncesi
net, konuşmasa bile talebini açıkça ortaya koyuyor. Tabi karakteri beğenmemize
rejim izin veriyor. Şair Sahel, şoföre oranla daha yüksek, elit bir statüdeyken
siyasi rejimle beraber sınıflar değişiyor ve güç de bunla beraber alaşağı
oluyor. Yani şoför düşünce ve hareketlerinde Sahel’e göre özgürleşiyor.
Yaptırım gücü artıyor. Monica Belluci’nin canlandırdığı karakter ise o kadar
pasif ki zaman zaman isyan edesiniz geliyor. Tabi İran’daki kadın erkek
eşitsizliği bu suskunlukla aktarılmaya çalışılıyor. Kadın sadece cinsel bir
objedir. Özgürlüğü, hakları, istek ve arzuları yoktur. Sonunu bekliyor
fakat sonunun ne olacağını bilmiyor. Tüm bu durağanlık içinde Belçim Bilgin’in
canlandırdığı karakter “fazla” geliyor. Eleştiri oklarımı sıklıkla sapladığım
Bilgin, aslında Gergedan Mevsimi’nde tahminden daha iyi performans sergiliyor.
Rahatsız eden o değil, karakterin kendisi. Herkes duygulu, çaresiz, eli ayağı
bağlı yaşarken o inadına konuşkan ve hareketli. Öykünün içinde bir yere
oturtamıyorsunuz, taşıyor. Beren Saat’in bu projede yer alma sebebi ise gayet
açık. Sinemadan bahsederken magazine girmekten hiç haz etmiyorum fakat Monica
Belluci’nin kızını oynama şansı Beren Saat’in yeteneğinden değil Belçim
Bilgin’le olan arkadaşlığından veriliyor sanırım. Zira Belluci ve Bilgin
yanında hayli arka planda kalan bir oyunculuğu var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder