Hatice Aslan’ın cesur rol
üstlenmesiyle gündeme gelen Vücut, kadınlığı sorgulayan bir dramdır. Mayıs
2012’de gösterime giren projenin yönetmen koltuğunda oturan Mustafa Nuri,
senaryoyu da kaleme almaktadır. Hatice Aslan’a güçlü oyuncu kadrosu eşlik
ediyor: Hakan Kurtaş, Cengiz Bozkurt, Şebnem Dilligil, Şeyla Halis.
Hayatının büyük kısmını
Almanya’da porno oyuncusu olarak geçiren Leyla, artık orta yaşlara gelmiştir.
Sevgilisi Yılmaz’la İstanbul’a döner ve ilişkisini bitirir. Yılmaz son kez bir
film çekmek ister ve İzzet’le Leyla’nın yolları kesişir. 20li yaşların
başındaki İzzet’in de kolay hayatı olmamıştır. Küçük yaşta trajik bir olaya
şahitlik eden İzzet, çekim günü sette Yılmaz’la kavga eder fakat Leyla’yı
aklından çıkaramaz.
Ana konusu bu denli baskın
şekilde kadın olan çok proje seyretmediğimiz için 1-0 önde başladığını
belirtebilirim. Kadın vücudu aslında sadece araçtır. Kadınların ezilmişliği
meslekleri, fiziki görüntüleri ve erkeklerle ilişkileri üzerinden aktarılıyor.
Leyla, ablası Nurgül, Meltem ve İzzet’in annesi ile kız kardeşi bu ezilmişliği
farklı görevlerle üstleniyorlar. Leyla vücudu sayesinde para kazanmıştır fakat
orta yaşlara geldiğinde ne ruh sağlığı kalmıştır ne de mutluluğu. Fiziksel
olarak da çöküştedir. Ablası Nurgül evli ve 2 çocukludur. Evlenmemiş ve çocuk
yapmamış kardeşine göre fiziksel anlamda yaşından daha büyük göstermektedir. Bu
da ister istemez kıyaslamaya sokar ve kardeşini kıskanır. Meltem, Yılmaz’ın
sevgilisidir ve Yılmaz’ın özel hayatlarını normalmiş gibi ortalığa yaymasından
rahatsızdır. İzzet’in annesi ve kız kardeşi hayli kilolu hatta şişmandırlar.
“Eğer şişmansanız ezilmeye, dışlanmaya mahkumsunuz” gibi bir algı çıkarmak
amacıyla bu 2 karakterin eklendiği aşikar. Yani hem kadınsın, hem de aşırı
kilolusun. Neredeyse “Bu dünyada yaşamak için iki hatan var” gibi gösteriliyor.
Bu beş kadının yedikleri darbelerin tek sorumlusu ise erkeklerdir. Bakış açısı
biraz feminizme kaysa da tek noktadan yargılamak ne kadar doğru, emin
değilim. Diğer yandan, ataerkil toplumda bu gibi trajedilerin yaşandığını da
biliyoruz. Karakterler aslında hayali fakat sokakta Nurgül, Meltem, İzzet’in
anne ve kız kardeşinden çok var.
Kurguda eksiklikler göze
çarpıyor. Sahnelerin bağlanması, hikayeyi bütün olarak tutmakta biraz sıkıntı
çekiliyor. Karakter sayısı ve konu çok olunca toparlamak kolay olmamış.
Gereğinden fazla dram bir süre sonra imdat çağrısı uyandırabiliyor.
Karakterlerle anlatılmak istenen şey başarılı olsa da senaryo ve kurgu çok
ayakta duramıyor. Gene de tek tek irdelendiğinde seyretmekte yarar olduğuna
inanıyorum. Kadını, toplumdaki algısını bu kadar önde tutan çok film yok.
Kadro seçiminin çok başarılı
olduğunu özellikle vurgulamam gerek. Senaryo ve kurgunun eksikliği
oyunculuklarla kapanıyor. Altın Koza’da Hatice Aslan en iyi kadın oyuncu, Şeyla
Halis en iyi yardımcı kadın oyuncu, Hakan Kurtaş umut veren genç erkek oyuncu
(Gün Koper’le beraber) ödüllerini kazandılar. Bir filmden bu kadar oyuncu ödülü
çıkması gerçekten büyük başarı. 1962 doğumlu Hatice Aslan’ın canlandırdığı
Leyla karakterinin sürekli ağlak vaziyette olması zaman zaman bıkkınlık getirse
de performansı takdir edici. “Ferhunde
Hanımlar” dizisinden beri takip ediyorum, her rolü kendine yakıştırıyor.
Konservatuar mezunu olmak, tiyatro kökenli yetişmenin meyvesi bu filmler oluyor
sanırım. Şebnem Dilligil ve Şeyla Halis’in hünerlerini de unutmamak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder