6 Mart 2013 Çarşamba

Mama (2013)


Yapımcılığını Guillermo del Toro üstlenip, baş rolünde parlayan yıldız Jessica Chastain oynayınca, Mama’yı izlememek imkansızdı. 18 Ocak’ta Türkiye’de gösterime giren korku gerilimin yönetmen koltuğunda Andres Muschietti oturuyor. İlk uzun metrajlı projesinde del Toro’dan destek görmesi  bulunmayacak bir nimet. İspanya ve Kanada yapımın senaryosu, Andres Muschietti’nin aynı adlı kısa filminden Barbara Muschietti ve Neil Cross’la beraber uyarlanmıştır. 100 dakikalık projenin bütçesi 15 milyon $’ken hasılatı 89 milyon $’ı geçmiştir. Baş rollerde Jessica Chastain, Nikolaj Coster-Waldau, Megan Charpentier, Isabelle Nelisse yer alıyorlar.

Babaları ormanda öldürülen küçük Victoria ve Lilly, vahşi doğanın elinde tek başlarına kalmışlardır. 5 yıl sonra tesadüf eseri bulunurlar ve yıllardır yeğenlerini arayan amca Lucas’la onun kız arkadaşı Annabel tarafından mahkeme kararıyla eve alınırlar. Kızların davranışları neredeyse insanlara hiç benzememektedir. Vahşi yaşamdan normal koşullara alışmaları ciddi sorun haline gelir. Annabel kızlardaki tek sorunun bu olmadığını fark eder. Zira evde kızların “Mama” ismini verdikleri bir varlık hem kızları hem de Lucas-Annabel’i takip etmektedir.

Konuya göz attığınızda klasik “hayalet” filmi deyip projeyi bir kenara atmamak lazım. Klişe sekanslar göze çarpsa da Muschietti korku gerilim türüne yakışacak pek çok şeyi filme ekliyor. Korkuyu artırmak uğruna sıkça kullanılan ucuz numaralara kaçılmıyor. Abartılara hiç yer vermemiş. Görsel efektlerden öte senaryoyu ve kurguyu öne çıkararak seyirciyi kendine çekiyor; başarıyor da. Mekan ve dekor seçiminde akılda kalan duvarlar ve ormanın derinliklerinde bulunan kulübedir. Film bittikten sonra gözünüzü ister istemez duvarlardan ayıramıyorsunuz. Renk ve kontrast ayarlarında, gölge kullanımında, kamera açılarında beklenmeyecek şekilde itina gösterilmiş. Ucuz bütçeli türdeşlerini açık ara geçiyor.
Senaryoda beni en tatmin eden karakter detayları ve karakterlerin birbirleri arasındaki bağdır. Herhangi bir dram veya macera filmine kıyasla elbette yeterli değil. Tatminkarlık kendi türü içinde sınıfı geçiyor. Victoria küçücük yaşta hem büyümek zorunda kalmış hem de Lily’e annelik etmiştir. “Mama”ya gönülden bağlıdırlar. Bu bağ da çok anlamlı ve gerçekçi. Sonuçta onları 5 yıl koruyan, korkutarak da olsa seven odur. “Mama”nın kızların peşini bırakmaması, kimseyle paylaşmak istememesi, anaçlıkla ilgisi olmayan gotik Annabel’i kıskanması ve zamanla rollerin değişmesine katlanamaması çok güzel işleniyor. Beni en şaşırtan şey ise etkileyici sonu oldu. Pek tahmin etmediğim bir sonuçla akılda kalıcılık sağlıyor. Projedeki tek gereksiz, daha doğrusu belli bir yere koyamadığım karakter kızların akrabası kadın oldu. Senaryoya dahil olmasaydı da film gayet güzel ilerlerdi.

IMDB’den 65, Rotten Tomatoes’tan 62 almıştır. Çok başarılı filmler listesine girmese de korku gerilim türünde alışık olmadığımız içeriğe ağırlık vermesi, senaryonun öne çıkması, klişeleri az kullanması takdiri topluyor. Jessica Chastain’i dram, macera, gerilim gibi pek çok türde seyretmiş biri olarak korkuya da çok yakıştığını itiraf etmem gerekiyor. Filmin başlangıcında ne zaman görünecek diye beklerken dikkatli baktığımda onun Anabell olduğunu anladım. Her haliyle, her saç rengiyle güzel ve etkileyici. Beni hayal kırıklığına uğratan ise Victoria’nın büyük halini oynayan Megan Charpentier oldu. Kilit bir rolü üstlenirken performansı yeterli gelmedi. Gözler Dakota Fanning’in küçüklüğünü arıyor sanırım.


2 yorum:

  1. Korkudan ziyade dram önplana çıkıyordu sanki. Üzüldüm cidden, sonunda gözüme yaşlar da geldi yerleşti ne yalan söyleyeyim. ahaha. Ama teyze faktörü cidden gereksizdi, sonra da aldı cevabı zaten gereksiz karakterin gereksiz gidişi ile..... ahaha.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kızların hayatı dramdan beter trajedi resmen :) İzlerken o dramı yaşamaktan çok gerildim aslında. O yüzden dram diye de belirtmek istemedim. Teyze konusu malum, hak ettiğini buldu :))

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...