Mutlu Et Beni |
Bu Cuma gösterime giren Mutlu Et
Beni, ilginç konusuyla tüm merakları üzerine çekiyor. İngiltere yapımının
yönetmen koltuğunda Tanya Wexler otururken, senaryoyu Jonah Lisa Dyer, Stephen
Dyer, Howard Gensler ele alıyorlar. 95 dakikalık romantik komedinin oyuncu
kadrosu ise oldukça başarılı: Maggie Gyllenhaal, Hugh Dancy, Jonathan Pryce,
Rupert Everett, Felicity Jones, Sheridan Smith. Film, gösterime girmeden önce
İstanbul Film Festivali’nde görücüye çıkmıştı.
1880 yılında Victoria dönemi
Londra’sında geçen öykü genç ve başarılı doktor Mortimer Granville çevresinde dönmektedir.
Büyük hayallerle mesleğe adım adan doktor, hayal kırıklıklarıyla bir hastaneden
diğerine geçip durmaktadır. Sonunda pes eder. Bu arada “vulva masajı”yla
kadınların histeri hastalıklarına çare bulan Dr. Dalrymple’la yolları kesişir
ve yanında çalışmaya başlar. Zamanla genç doktor bu işin ehli olur. Tabi
mesleki deformasyon işini sekteye uğrattığı için mucit arkadaşıyla elektrikli
bir alet keşfetmeye koyulurlar. Sonuç? Vibratör icat edilir.
Bir icadın hayat bulma aşamasını
Hysteria mizahi bir dille anlatılıyor. Belki de icat edilen alet bu mizaha
elverişli olduğu için türünü seçmekte pek zorlanmamışlardır. Mekan, dekor,
kostüm detayları dönem filmi olduğu için merakla ekranın her yanında göz gezdiriyorsunuz.
Müzik çalışmaları 1880lere pek uymuyor; daha çok komedinin dozunu ayarlamaya yönelik
planlanmış gibi hissediliyor.
Dönem koşullarının sosyal haklar
(ve tabi haksızlıklarla) tarafından ele alınması ise projenin ciddiyetini biraz
öne çıkarıyor. Bir yandan histeri krizlerine giren maddi durumu iyi kadınlar,
diğer tarafta bırakın kriz yaşamayı karnını doyuramayan kadınlar, çocuklar
bulunuyor. İki zıt sosyal grubun çakışma noktası ise Charlotte karakteridir.
Dönemin İngiltere’sinde kadın haklarını savunan, umut dolu bir devrimci
pozisyonundadır. Edebiyat ve tarihte bu gibi karakterlere çok sık rastladığımız
için hayalimizdeki karakterle uyuşmuyor. İdealist havası sadece diyaloglarda
var, ruhunda yok. O yüzden bu devrimci ruhunu çok benimseyemedim. Umut dolu
olması elbette işlerini kolaylaştırıyor fakat bu arada gerçekçiliğine de sekte
vuruyor. Charlotte’ın kardeşi Emily ise doktor kızı olarak hem bilime, dönemin
kadını olarak da kitap okumaya ve ideal bir eş olmaya meyillidir. Kardeşler bir
bakıma sosyal sınıfın iki zıt kutbunu temsil ediyor. Ortak noktaları ise
olmayan kadın haklarından nasiplerini alamamalarıdır.
Genç ve yakışıklı doktor
Mortimer’in aşk maceraları ise ne filmin icat kısmını anlatmayla, ne de sosyal
eşitsizlikle uyuşuyor. Ortadaki aşk hikayeleri havada kalıyor, romantizm
katamıyor. İnandırıcılığı hiç yakalayamıyor. İşin mizahi yönünü ele alırsak;
özellikle muayeneye giden kadın hastalar ve muayene zamanları filmin komedi
tarafını sırtlıyor. Gerçekten güldürücü sahneler barındırıyor. Komedi
haricindeki yönlerini olumsuz eleştirilerle sarmalasam da 95 dakika hızlıca
ilerliyor, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
IMDB’den 6.7, Rotten Tomatoes’ten
57 alan filme gelen eleştiriler iç güveysinden hallicedir. Projeye büyük beklentilerle
yaklaşmadığınız sürece keyifli zaman geçirebilirsiniz. Sonuçta daha önceden
vibratörün icadıyla ilgili bilgiye ulaşmamışsanız sinemayla bunu öğrenme yolu
hiç de fena değil.
1975 İngiltere doğumlu Hugh
Dancy, diğer karakterlerle pek uyuşamayan genç doktor Martin’i oldukça başarılı
oynuyor. Kendisini daha önce “Black Hawk
Down”, “King Arthur”, “Basic Instinct 2: Risk Addiction”, “The Jane Austen Book Club”, “Confessions of a Shopaholic” gibi
projelerde seyretmiştik. Dönem filmine yüzünün de oldukça yakıştığı aşikar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder