20 Ekim 2012 Cumartesi

Hysteria (2011)

Mutlu Et Beni

Bu Cuma gösterime giren Mutlu Et Beni, ilginç konusuyla tüm merakları üzerine çekiyor. İngiltere yapımının yönetmen koltuğunda Tanya Wexler otururken, senaryoyu Jonah Lisa Dyer, Stephen Dyer, Howard Gensler ele alıyorlar. 95 dakikalık romantik komedinin oyuncu kadrosu ise oldukça başarılı: Maggie Gyllenhaal, Hugh Dancy, Jonathan Pryce, Rupert Everett, Felicity Jones, Sheridan Smith. Film, gösterime girmeden önce İstanbul Film Festivali’nde görücüye çıkmıştı.

1880 yılında Victoria dönemi Londra’sında geçen öykü genç ve başarılı doktor Mortimer Granville çevresinde dönmektedir. Büyük hayallerle mesleğe adım adan doktor, hayal kırıklıklarıyla bir hastaneden diğerine geçip durmaktadır. Sonunda pes eder. Bu arada “vulva masajı”yla kadınların histeri hastalıklarına çare bulan Dr. Dalrymple’la yolları kesişir ve yanında çalışmaya başlar. Zamanla genç doktor bu işin ehli olur. Tabi mesleki deformasyon işini sekteye uğrattığı için mucit arkadaşıyla elektrikli bir alet keşfetmeye koyulurlar. Sonuç? Vibratör icat edilir.

Bir icadın hayat bulma aşamasını Hysteria mizahi bir dille anlatılıyor. Belki de icat edilen alet bu mizaha elverişli olduğu için türünü seçmekte pek zorlanmamışlardır. Mekan, dekor, kostüm detayları dönem filmi olduğu için merakla ekranın her yanında göz gezdiriyorsunuz. Müzik çalışmaları 1880lere pek uymuyor; daha çok  komedinin dozunu ayarlamaya yönelik planlanmış gibi hissediliyor.

Dönem koşullarının sosyal haklar (ve tabi haksızlıklarla) tarafından ele alınması ise projenin ciddiyetini biraz öne çıkarıyor. Bir yandan histeri krizlerine giren maddi durumu iyi kadınlar, diğer tarafta bırakın kriz yaşamayı karnını doyuramayan kadınlar, çocuklar bulunuyor. İki zıt sosyal grubun çakışma noktası ise Charlotte karakteridir. Dönemin İngiltere’sinde kadın haklarını savunan, umut dolu bir devrimci pozisyonundadır. Edebiyat ve tarihte bu gibi karakterlere çok sık rastladığımız için hayalimizdeki karakterle uyuşmuyor. İdealist havası sadece diyaloglarda var, ruhunda yok. O yüzden bu devrimci ruhunu çok benimseyemedim. Umut dolu olması elbette işlerini kolaylaştırıyor fakat bu arada gerçekçiliğine de sekte vuruyor. Charlotte’ın kardeşi Emily ise doktor kızı olarak hem bilime, dönemin kadını olarak da kitap okumaya ve ideal bir eş olmaya meyillidir. Kardeşler bir bakıma sosyal sınıfın iki zıt kutbunu temsil ediyor. Ortak noktaları ise olmayan kadın haklarından nasiplerini alamamalarıdır.
Genç ve yakışıklı doktor Mortimer’in aşk maceraları ise ne filmin icat kısmını anlatmayla, ne de sosyal eşitsizlikle uyuşuyor. Ortadaki aşk hikayeleri havada kalıyor, romantizm katamıyor. İnandırıcılığı hiç yakalayamıyor. İşin mizahi yönünü ele alırsak; özellikle muayeneye giden kadın hastalar ve muayene zamanları filmin komedi tarafını sırtlıyor. Gerçekten güldürücü sahneler barındırıyor. Komedi haricindeki yönlerini olumsuz eleştirilerle sarmalasam da 95 dakika hızlıca ilerliyor, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

IMDB’den 6.7, Rotten Tomatoes’ten 57 alan filme gelen eleştiriler iç güveysinden hallicedir. Projeye büyük beklentilerle yaklaşmadığınız sürece keyifli zaman geçirebilirsiniz. Sonuçta daha önceden vibratörün icadıyla ilgili bilgiye ulaşmamışsanız sinemayla bunu öğrenme yolu hiç de fena değil.

1975 İngiltere doğumlu Hugh Dancy, diğer karakterlerle pek uyuşamayan genç doktor Martin’i oldukça başarılı oynuyor. Kendisini daha önce “Black Hawk Down”, “King Arthur”, “Basic Instinct 2: Risk Addiction”, “The Jane Austen Book Club”, “Confessions of a Shopaholic” gibi projelerde seyretmiştik. Dönem filmine yüzünün de oldukça yakıştığı aşikar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...