Mayıs 2012’de gösterime girdiğinde seyretme fırsatı bulamadığım
Can, tıpkı afişindeki gibi hüznünü içinize yerleştiriyor. Yönetmen koltuğunda
oturan Raşit Çelikezer, senaryoyu da yazmıştır. İzmirli Çelikezer’i daha
önceden “Ayrılsak da Beraberiz”, “Çocuklar Duymasın”, “Sevgili Dünürüm”, “Gökten Üç Elma Düştü”, “Sakarya
Fırat”, “Kılıç Günü” gibi
projelerin yönetmeni olarak izlemiştik. 105 dakikalık dramın baş rollerinde
Selen Uçer, Serdar Orçin, Yusuf Berkan Demirbağ yer almaktadırlar. Sundance
Film Festivali’nde özel jüri ödülünü ve 2011 Altın Portakal Film Festivali’nde
seyirci ödülünü kazanmıştır.
Ayşe ve Cemal maddi zorluklara rağmen birbirlerini çok seven bir
çifttir. Tek sorunları çocuklarının olamamasıdır. Ayşe’nin tüm karşı koymasına
rağmen Cemal yasa dışı bir yolla evlatlık alır; küçük çocuğa Can adını
verirler. Cemal her ne kadar elinden gelen yardımı yapsa da Ayşe çocuğa
ısınamaz. Bu durum ilişkilerini sekteye uğratır, sorunlar artar. Daha fazla
dayanamayan Cemal evi terk eder. Ayşe, hiç istemediği çocukla başbaşa kalır.
Yeni dönem yerli sinemasında izlenmesi gereken
aşırı duygusal bir proje Can. Bu duygusallık bizim yerli entrika dolu dizileri
aratmıyor değil. Gelen eleştirilerin çoğu da senarist Çelikezer’in dizilerden
kalan entrika yaratma çabasını filme aktardığıdır. Ben bu kadar katı bakamadım.
Zira karakterler çok hoşuma gitti. Ufacık bedenine sığmayacak yalnızlığı
barındıran Can, mutluluğu yakalayamayan Cemal ve tüm sorumluluğu istemediği
halde üstlenen Ayşe... Küçük Can’ın anlatması gereken bir öyküsü yok, sessiz sedasız
performansını saf çocuk yüzüyle göstermesi yetiyor da artıyor bile. Zaten en iç
burkucu sahneler ona ait. Cemal karakteri ise sanki ekran karşısındakilerin tüm tepkilerini kazanmak için yaratılmış. Gene de zaman zaman vicdanınız
karaktere kızmaya el vermiyor. Cemal’in üzerine fazla gidildiği aşikar. En zor
görev Ayşe’ye verilmiş gibi görünse de seyircinin ve toplumun kızdığı taraf
Cemal’dir. Ona haksızlık edilip edilmediği konusunda gelip gitmeler yaşayabilirsiniz.
Çocuğu her şeyden çok (hatta evliliğinden bile) isterken pat diye nasıl çekip
gider? Pek akıl işi değil. Bunu anlamak için yaşamak gerek sanırım. O ruha
girmeden ahkam kesmek kolay.
Ayşe’yi ayrıca ele almak istiyorum. Ailesine
karşı Cemal’i seçen, her şeyi arkasında bırakacak kadar aşkla bağlı bir kadın.
Koskoca şehirde kimseyi tanımazken sığındığı tek liman Cemal’dir. Hiç
istememesine rağmen Can’ı almak uğruna türlü oyunlara giren gene odur. Her şey kocasının istediği şekilde gerçekleşir. Fakat olmayınca olmaz. Kendisinin
doğurmadığı çocuğu kabullenemez. O duyguyu Cemal gibi içinde hissedemez.
Hem kendi hayatı hem Can hem de Cemal zor dönem geçirirler. Sonuç? Yalnızlık.
Dul (aslında hala evli ama yalnız) bir kadın olarak toplumda yaşamanın zorluğunu
çekerken, üstüne maddi sorumluluk ve “annelik” eklenir. Sığınacağı bir dalı
bile yoktur. Gene de omzu dik çalışır, geçinir ve yaşar. Eksiklikleri
var mı? Elbette, hem de çok. Sevemeden bir insan ne kadar başarılı olabilirse
Ayşe de o kadardır.
Mekan, dekor, kostüm detayları oldukça
başarılıdır. Ayşe ve Can üzerinde gelişen hikayede maddi zorluklar dışında
ilgisizlikten arka planda kalan Can için de kostüm tasarımı önem kazanmıştır.
Cemal’den çok Ayşe’nin şivesi, yaşadığı toplum ve kültüre uyumludur. Cemal’in
bir anda parlayan yaşamı ise inandırıcılığı zorluyor. Öykü ortalama 8 senelik zamanın içinde aktarılıyor. Paralel kurgu biçimi seçilmiştir; şimdiki
zaman ve geçmiş zaman iç içe anlatılıyor. Karakterlerin var olmadığı şimdiki
zamanda, onlarla ilgili bilgiyi geçmişten alıyoruz. Bu hem heyecanı hem
seyirliği arttırıyor.
Filme gelen eleştiriler, aldığı ödüllere rağmen
vasat seviyededir. Türk toplumu (daha doğrusu eleştirmenler) senaryoyu
beğenmemiştir. Cemal karakterinin önceki ve sonraki hayatı ütopik göründüğü
için dizi formatında çekildiğini; sinemaya aynı duygunun geçmediğini daha
doğrusu geçmemesi gerektiğini savunuyorlar. Bense Ayşe ve Can karakteri varken
bu kadar olumsuz eleştiriyi hak ettiğine inanmıyorum. Dizi yönetmenleri TV’de, sinema
yönetmenleri de beyazperdede mi kalmalı?!
Serdar Orçin’i Zeki Demirkubuz filmlerinde bolca
övdüğüm için sırasını savıp Selen Uçer’e geçmek istiyorum. Zira filmi beğenmemi
sağlayan onun performansıdır. Boğaziçi Üniversitesi mezunu Uçer, Chicago
Roosevelt Üniversitesi’nde oyunculuk ve tiyatro dalında yüsek lisans
yapmıştır. Bir yandan tiyatroda aktif
görev alan oyuncu, “Anlat İstanbul”,
“Bornova Bornova”, “O.. Çocukları”, “Zincirbozan”, “Ara”, “Büyük Oyun” gibi başarılı projelerde yer
aldı. “Ara” ile en iyi kadın oyuncu Altın Koza ödülünü kazanmıştır. “İffet”, “Hanımın Çiftliği”, “Deli
Saraylı”, “1001 Gece” ise rol
aldığı TV dizilerinin sadece bir kısmıdır. Unutmadan özellikle belirtmek
gerekir ki “Cam” oyunuyla 2011 Afife
Jale en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazanmıştır. Sadece TV ve
beyazperdede değil, tiyatroda da oyunculuğunun kalitesi ispatlanmıştır. Eğer
Can filmini seyrederseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder