Patron Mutlu Son İstiyor |
2014’ün ilk Türk filmi olarak 1
Ocak’ta gösterime giren Patron Mutlu Son İstiyor, romantik komedi/dram komedi
türlerinde seyirciyle buluşuyor. Yönetmenliğini Kıvanç Baruönü’nün,
senaristliğini de Yılmaz Erdoğan’ın üstlendiği projenin oyuncu kadrosunda Tolga
Çevik, Ezgi Mola, Murat Başoğlu, Erkan Can, Ersin Korkut, Ayşenur Yazıcı yer
alıyorlar. 105 dakikalık film, Yılmaz Erdoğan’ın yazıp da yönetmediği ilk
filmdir.
Senarist Sinan, patronu
İsfendiyar’ın talebi üzerine mutlu sonla bitecek romantik komedi türünde senaryo yazmak için Kapadokya’ya gönderilir. Lakin Sinan’ın kafasında en ufak bir
hikaye fikri yoktur ve zamanı hayli kısadır: 20 gün! Büyük bir sıkıntıyla
kalemine, bilgisayarına ve ses kayıt cihazına sarılan Sinan, otel sahibinin
kızı Eylül’le tanışır ve ondan çok hoşlanır. Artık senaryonun baş kahramanı
bellidir: Eylül! Peki bu senaryo mutlu sonla bitecek midir?
Ürgüp’ün muhteşem manzarasıyla
seyirciyi kendine çekmeyi başaran Patron Mutlu Son İstiyor, hayli sade senaryo
ve oyunculuklara sahiptir. Senaryoda iki hikayenin birbirine geçişine tanık
oluyoruz: Bir senaristin hikaye yazma aşamasında çektiği sıkıntılar ve aynı
kişinin nişanlı bir kadına hissettiği duygular. Odak noktanızı hangisine
ayarlarsanız filmden lezzet almanız o kadar kolaylaşır. Zira ikisi birden
tatmin edemiyor. Ben seçimimi senaristin yazma aşamasındaki sıkıntılardan yana
kullandım. Romantik komedi türündeki filmlerin çoğu birbirine benzerken
sıfırdan bir hikaye yaratıp bunu gişede başarılı hale getirme çabası en az
karakter Sinan kadar sizi de düşündürüyor. Ayrıca butik oteldeki odanın
duvarına astığı karakter isimleri, onların birbiriyle bağlarını gösteren tabloyu
gördükçe kurgunun zorluğu da ortaya çıkıyor. Farklı bir şey yaratmanın güçlüğü
içinde kendini yazmak ilk kez rastladığımız bir durum olmasa da sancılı süreci
inandırıcı şekilde yansıtıyor. Hatta yaşanılanları anlatayım derken,
karakterlerin ağzından çıkan her sözü kaleme anlatması da durum komediyi
güçlendiriyor.
Gelelim romantik komedinin aşk
tarafına. Sinan’ın Eylül’e aşkı hayli inandırıcı olsa da Eylül’de en ufak aşk
kırıntısına şahit olamadım. Nişanlısı Faruk, ne kadar kibirli, görgüsüz,
medyatik olursa olsun, sonuçta nişanlanırken de böyleydi. Zira adam
sonradan değişmemiş, hep böyleymiş. Faruk’u kötü karakter gösterilmesi, daha
doğrusu hikayede bir kötü karakter seçme zorunluluğunda Faruk’un kullanılması
adaletsizce geldi. Eylül ne Faruk’a karşı hislerini gösterebiliyor ne de Sinan’a
karşı. O zaman bu filmin türü tam olarak romantik komediye girer mi girmez mi, düşünmek gerekir.
Tolga Çevik’in televizyon
programını sevenlerdenseniz filmde de bolca benzer hareketleri bulabilirsiniz. Sakar
karakter, durum komedisi yaratmada hayli başarılı. Onun dışında salt komediye
girecek sahneler çok az. Sinan’ın detaylandırılması, hatta peruğu ve sarı donu
karakteri bütün özellikleriyle ortaya çıkarıyor. Kaleme alınışı hayli
başarılıdır. Bunun yanında, favori karakterim atçı Arif’tir. Olaylara bilgin
adam edasıyla çift taraflı bakabiliyor ve tarafsızlığını korumak adına geri çekiliyor. Zira Sinan’ın nişanlı
birini ayartma çabasını da açıkça söylüyor, Faruk’un "lavukluğunu" da dile
getiriyor. Sinan’la diyaloglarında seçilen kelimeler gayet etkiliydi.
“Tavsiye edilir mi?” sorusuna
gelirsek; Tolga Çevik ve Erkan Can performansları için evet! Lakin ortada yoğun bir romantizm de komedi de yok. Senaristin
Yılmaz Erdoğan olması şaşırtıyor, hem de çok!
Filmin doğru sayılabilecek iki seçimi var: Birincisi Erkan Can, ikincisi de mekanın Kapadokya olması. Sizi oraya gitmek için tekrar tekrar zorluyor.
Son olarak, afiş çalışması çok sıradan!
Son olarak, afiş çalışması çok sıradan!
beğenmedim ben fazla komedi desek fazla yoktu romantik desek oda yoktu sıkıldım bi ara. erkan can için tabiki izlenir ama
YanıtlaSilBaş rolde Tolga Çevik olunca beklenti komedi yönünde artıyor. Komedi çıkmayınca da hayal kırıklığı yaratıyor haliyle..
Sil