7 Ocak 2014 Salı

Patron Mutlu Son İstiyor (2013)

Patron Mutlu Son İstiyor
2014’ün ilk Türk filmi olarak 1 Ocak’ta gösterime giren Patron Mutlu Son İstiyor, romantik komedi/dram komedi türlerinde seyirciyle buluşuyor. Yönetmenliğini Kıvanç Baruönü’nün, senaristliğini de Yılmaz Erdoğan’ın üstlendiği projenin oyuncu kadrosunda Tolga Çevik, Ezgi Mola, Murat Başoğlu, Erkan Can, Ersin Korkut, Ayşenur Yazıcı yer alıyorlar. 105 dakikalık film, Yılmaz Erdoğan’ın yazıp da yönetmediği ilk filmdir.

Senarist Sinan, patronu İsfendiyar’ın talebi üzerine mutlu sonla bitecek romantik komedi türünde senaryo yazmak için Kapadokya’ya gönderilir. Lakin Sinan’ın kafasında en ufak bir hikaye fikri yoktur ve zamanı hayli kısadır: 20 gün! Büyük bir sıkıntıyla kalemine, bilgisayarına ve ses kayıt cihazına sarılan Sinan, otel sahibinin kızı Eylül’le tanışır ve ondan çok hoşlanır. Artık senaryonun baş kahramanı bellidir: Eylül! Peki bu senaryo mutlu sonla bitecek midir?

Ürgüp’ün muhteşem manzarasıyla seyirciyi kendine çekmeyi başaran Patron Mutlu Son İstiyor, hayli sade senaryo ve oyunculuklara sahiptir. Senaryoda iki hikayenin birbirine geçişine tanık oluyoruz: Bir senaristin hikaye yazma aşamasında çektiği sıkıntılar ve aynı kişinin nişanlı bir kadına hissettiği duygular. Odak noktanızı hangisine ayarlarsanız filmden lezzet almanız o kadar kolaylaşır. Zira ikisi birden tatmin edemiyor. Ben seçimimi senaristin yazma aşamasındaki sıkıntılardan yana kullandım. Romantik komedi türündeki filmlerin çoğu birbirine benzerken sıfırdan bir hikaye yaratıp bunu gişede başarılı hale getirme çabası en az karakter Sinan kadar sizi de düşündürüyor. Ayrıca butik oteldeki odanın duvarına astığı karakter isimleri, onların birbiriyle bağlarını gösteren tabloyu gördükçe kurgunun zorluğu da ortaya çıkıyor. Farklı bir şey yaratmanın güçlüğü içinde kendini yazmak ilk kez rastladığımız bir durum olmasa da sancılı süreci inandırıcı şekilde yansıtıyor. Hatta yaşanılanları anlatayım derken, karakterlerin ağzından çıkan her sözü kaleme anlatması da durum komediyi güçlendiriyor.
Gelelim romantik komedinin aşk tarafına. Sinan’ın Eylül’e aşkı hayli inandırıcı olsa da Eylül’de en ufak aşk kırıntısına şahit olamadım. Nişanlısı Faruk, ne kadar kibirli, görgüsüz, medyatik olursa olsun, sonuçta nişanlanırken de böyleydi. Zira adam sonradan değişmemiş, hep böyleymiş. Faruk’u kötü karakter gösterilmesi, daha doğrusu hikayede bir kötü karakter seçme zorunluluğunda Faruk’un kullanılması adaletsizce geldi. Eylül ne Faruk’a karşı hislerini gösterebiliyor ne de Sinan’a karşı. O zaman bu filmin türü tam olarak romantik komediye girer mi girmez mi, düşünmek gerekir.

Tolga Çevik’in televizyon programını sevenlerdenseniz filmde de bolca benzer hareketleri bulabilirsiniz. Sakar karakter, durum komedisi yaratmada hayli başarılı. Onun dışında salt komediye girecek sahneler çok az. Sinan’ın detaylandırılması, hatta peruğu ve sarı donu karakteri bütün özellikleriyle ortaya çıkarıyor. Kaleme alınışı hayli başarılıdır. Bunun yanında, favori karakterim atçı Arif’tir. Olaylara bilgin adam edasıyla çift taraflı bakabiliyor ve tarafsızlığını korumak adına geri çekiliyor. Zira Sinan’ın nişanlı birini ayartma çabasını da açıkça söylüyor, Faruk’un "lavukluğunu" da dile getiriyor. Sinan’la diyaloglarında seçilen kelimeler gayet etkiliydi.

“Tavsiye edilir mi?” sorusuna gelirsek; Tolga Çevik ve Erkan Can performansları için evet! Lakin ortada yoğun bir romantizm de komedi de yok. Senaristin Yılmaz Erdoğan olması şaşırtıyor, hem de çok!

Filmin doğru sayılabilecek iki seçimi var: Birincisi Erkan Can, ikincisi de mekanın Kapadokya olması. Sizi oraya gitmek için tekrar tekrar zorluyor.

Son olarak, afiş çalışması çok sıradan!


2 yorum:

  1. beğenmedim ben fazla komedi desek fazla yoktu romantik desek oda yoktu sıkıldım bi ara. erkan can için tabiki izlenir ama

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baş rolde Tolga Çevik olunca beklenti komedi yönünde artıyor. Komedi çıkmayınca da hayal kırıklığı yaratıyor haliyle..

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...