August: Osage County |
Türkiye’de henüz gösterim tarihi belli olmasa da Altın
Küre, Oscar, Bafta adaylıklarıyla merak uyandıran August: Osage County, izlenmesi gereken 2013 filmleri arasında yerini almalıdır. Yönetmenliğini John
Wells’in üstlendiği ABD yapımının senaryosu Tracy Letts’in aynı adlı Pulitzer
ödüllü oyunundan Letts tarafından uyarlanmıştır. 120 dakikalık dram, dram
komedinin oyuncu kadrosu ise göz kamaştırıcı: Meryl Streep, Julia Roberts, Ewan
McGregor, Chris Cooper, Abigail Breslin, Benedict Cumberbatch, Juliette Lewis,
Dermot Mulroney, Sam Shepard. 20 milyon $ bütçesine karşılık şimdilik 15 milyon
$ hasılat elde etmiştir. Bu arada filmin yapımcısı hiç de yabancı değil: George
Clooney.
Kanser nedeniyle neredeyse ilaç bağımlısı
haline gelen Violet, eşi Beverly’le birlikte yaşamaktadır. Beverly’nin alkole
düşkünlüğü, Violet’in ilaç bağımlılığı kadar uç noktadır. Bir gün Beverly,
kaybolur ve Violet 3 kızını konu hakkında haberdar eder. Ancak ortada ciddi
bir sorun daha vardır: Violet, 3 kızıyla hiç anlaşamaz. Hepsi bir araya
geldiğinde asıl kıyamet kopmaya yüz tutar.
İddialı kadroyla karşı karşıya gelince
beklenti öyle fazlalaşıyor ki film iyi olsa bile beğenilmeme riski taşıyor.
August: Osage County de bu kategoriye giriyor. Zira bu kadroyla muhteşem 120
dakika geçirmek istiyorsunuz. Filmin bir tiyatro oyunundan uyarlandığını
anımsadığınız müddetçe süre su gibi akıp geçiyor. Senaryoya uyarlayan kişi
oyunun yazarıdır; yani çok değişiklik beklememek lazım. Ilımlı yaklaşımımın olumsuz görülmesini istemem çünkü filmi çok beğendim. İkinci defa izlenip iyice
irdelenmesi gerekecek kadar yoğun bir hikayeye sahip. Nevrotik karakterlerin
sayısı o denli fazla ki bazen ağlanacak duruma bile gülebiliyorsunuz. Film
boyunca gülmek ve ağlamak ağır basıyor; yani iki zıt uçta ilerliyor. Büyük bir
dramın içinde karakterlerin içten içe ağlaması, parça parça para olması
beklenirken yaşanmışlıklar dışarı öyle çıkıyor ki seyre doyamıyorsunuz.
Yönetmen John Wells, televizyon
yapımcısı olarak öne çıkmış biridir. “Shameless”,
“Southland”, “ER”, “The West Wing”
seyircilere yeteri kadar referans verebilir. Blogta ise “The Company Men” filminin yönetmeni olarak listeye eklemiştim. Wells,
yönetmen olarak filme fazladan neler katmış diye sorgularsak; senaryonun gücü
ve oyuncuların performansları sayesinde kendisine çok iş kalmamış. Film boyunca
belki de hiçbir sahnede “Yönetmen harika” diyemedim. Elbette hepsini bütün hale
getirmek kolay iş değil ancak böyle kadroda yönetmenin de bir şeyler
katmasını bekliyor gözler.
Filmin çoğu zamanı tek bir evde geçiyor.
20 milyon $ bütçenin büyük kısmı oyunculara gitti düşüncesi yaratıyor. Babanın
ortalıktan kayboluşu ve ardı sıra gelişenlerden dolayı renk seçimi, ışık ve
gölgelendirme karanlığa odaklıdır. Karakterlerin ruh hali ışığa ve kostümlerine
yansıyor. Bu açıdan başarılıdır.
IMDB’den 7.4, Rotten Tomatoes’tan 64
almıştır. Eleştirmenler filme çok sıcak bakmasalar da haksızlık edildiği
kanaatindeyim. Kurguya yönelik göze çarpan bir iş yok. Sadece hikaye ve
oyuncularla ayakta duran, onu da en tesirli şekliyle kameraya yansıtan bir proje
olmuş. Meryl Streep en iyi kadın oyuncu Altın Küre, Oscar adayı; Julia Roberts
en iyi yardımcı kadın oyuncu Altın Küre, Oscar ve Bafta adayı olmuştur. Julia Roberts,
romantik komedi türüne hapsolmuş kariyere sahip olduğundan favori
oyuncularım arasına asla giremiyor. Ancak bu filmde gerçekten tüm yeteneğini
ortaya koymuş. Bir de ağzını sürekli öne çıkaracak mimikler yapmasa dört dörtlük
diyeceğim. Meryl Streep’in performansı ayakta alkışlanacak kadar etkilidir. Bu
durum seyirciyi şaşırtıyor mu? Elbette hayır. Streep gelmiş geçmiş en başarılı kadın oyunculardan olduğu için onu seyretmek bile filmi beğenmeye yetiyor. Buradaki
oyunculuğunu abartılı bulanların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Şunu idrak etmekte fayda var: Streep abartılı oynamıyor; karakterin kendisi böyle. Tüm
oyuncuları tek tek saymaktansa toplu performansın seyirciyi fazlasıyla tatmin
ettiğini belirtebilirim. Bu filmden Oscar çıkar mı? Henüz tüm adayları
izlemedim. Julia Roberts’ın performansını beğensem de Oscar ödülü kazanacak
kadar değil. Meryl Streep her daim ödül kazanmayı hak eder. Gene de gönlüm hala
“Blue Jasmine” ile Cate Blanchett’tan
yana.
Muhteşem bir film. Çok severek izledim.
YanıtlaSilStreep her zamanki gibi bir harikaydı!
Ben de keyif alarak seyrettim. Streep sanırım gördüğüm en deli annelerden biri oynuyor :)
SilHey izledim filmi.
YanıtlaSilFilmin uzunluğu ile ters orantılı olarak sıkıldım. McGregor'ın çok yan karakter olmasına üzülmeme karşın - ahaha - gayet sevdim filmi. Öyle çok değişik bir konusu yok; fakat insanı içine çekiyor. Dediğin gibi karakterler o kadar nevrozun içine düşmüş ki, tekrar izlenip ayrıca irdelenebilir bile belki, aydonnoğ.
Süslü değildi film, öyle akıp geçti hemen.
20 milyon dolar mı? ahahaha, nasıl?
Meryl Streep yine çok manyak oynamış. Blue Jasmine'i de izledim, bilemiyorum hangisi alsın isterim, bence Amy Adams! Şaka şaka, Streep'e kayıyor gözler. ahaha.
Bu arada Cate Blanchett'i burada çok bir Anna Torv'a - Fringe'in Olivia'sı - benzettim. Neyse konuyu dağıtmadan bağlıyorum, güzel bir yazı olmuş yine.
Ayrıca, Sherlock'u öyle görmek da garipti.
Oklar Amy Adams'ı gösterse de gönlüm Cate Blanchett'tan yana. Blue Jasmine'i bir yazabilsem içimi dökeceğim zaten :) Yazıyı beğendiğine sevindim, zaman ayırıp okuduğun için teşekkürler :)
Siluzun bir aradan sonra filmlere döndüm. streep harikaydı yine. 6 puanlık bir film bence
YanıtlaSil