16 Ağustos 2013 Cuma

White House Down (Beyaz Saray Düştü) (2013)

Beyaz Saray Düştü
12 Temmuz’da gösterime giren Beyaz Saray Düştü’nün fragman ve reklamlarına o kadar çok denk geldim ki senaryoyu tahmin etmeme rağmen koltuğa oturmaktan kendimi alamadım. Yönetmenliğini Roland Emmerich üstleniyor. Emmerich’i “Independence Day”, “Godzilla” “The Day After Tomorrow” ve “2012” filmlerinden tanıyoruz. Senaryosunu James Vanderbilt’in yazdığı 131 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde Channing Tatum, Jamie Foxx, Maggie Gyllenhaal, Richard Jenkins, Joey King yer alıyorlar. Aksiyonun bütçesi 150 milyon $, hasılatı ise şimdilik 125 milyon $ olarak açıklandı.

Emily, Başkan ve Beyaz Saray’a olan hayranlığı nedeniyle babasının başkan James Sawyer’ın korumalarından birisi olmasını çok ister. Kızıyla ilişkisini düzeltmek amacıyla başvuruda bulunan John Cale, olumsuz yanıt alır. Durumu kurtarmak adına Beyaz Saray’da kızına tur ayarlayan Cale, beklenmedik sürprizle karşılaşacaktır. Beyaz Saray işgal altındadır; başkanın ise hayatı tehlikededir!

Amerika aşığı ideal (!) kız Emily’nin vatanseverliği sayesinde filmi seyrediyoruz. Babasının Afganistan’a gitmesini sağlamasa, başkanın özel koruması olmasını istemese böyle bir macera yaşanmayacaktı. Emily, bu vatanseverliği ile biraz ütopik kaçsa da filmin adına bakınca çok şaşırtmıyor. Babası John Cale, daha gerçekçi ve sadece kızını yoğun iş temposu arasında mutlu etmek için çabalayan bir babadır. Bu ikili sayesinde Beyaz Saray’ın tarihinde ufak bir gezintiye dahi çıkıyoruz. Film, tamamen aksiyon sahneleri barındırıyor. Görsel efektler içinde Beyaz Saray’ın yerle bir olduğunu görüyoruz. Film için 2 ayda kopyası denecek kadarı benzeri inşaa edilmiş. Gerisi zaten bilgisayardan ibarettir. Hani işin içinde Emmerich olunca beklenti az biraz yüksek tutuluyor. Sonuç ise vasata yakındır. Senaryo göze batmıyor, sonuçta başkanı kurtarmak isteyen bir adam izliyoruz. Başkanın nükleer saldırıya karşı olması, sadece barışı istemesi Amerika’yla çok bağdaşmasa ve gerçekçi durmasa da filmdeki amacımız Amerika’yı ideal bir yer yapmakken fazla irdelemeye gerek kalmıyor. Beyaz Saray içinde yaşanan hainlikler ise filme entrika kazandırıyor.
Gelelim görsel detaylara. Mekan konusunda sıkıntı yok; zira hayli uğraşıldığı belli. Kamera açıları, renk ve kontrast ayarları başarılıdır. Aksiyon filmleri için standart fakat ideal ölçü yakalanmıştır. Görüntü netliği de aynı orandadır. Tüm bunların yanında, bazı uçuk kaçık sahnelerde bilgisayar öyle ön plana çıkıyor ki bu durum rahatsızlık veriyor. Zaten biliyoruz çoğunun gerçek olmadığını; bunu hissettirmek filmin puanını hayli düşürüyor. Hele ateş, duman, yıkıntılar gereğinden fazla abartılı duruyor.

IMDB’den 6.4, Rotten Tomatoes’tan 47 alan filme gelen geribildirimler olumsuz ağırlıktadır. Amerikalı eleştirmenler de buna katılıyorsa diyecek bir şey yok zaten. Filmin artı yönleri yok mu? Elbette var. Öncelikle oyuncular beklenenden çok daha fazlasını sunuyor. Channing Tatum “Aşk-ı Memnu”daki yeteneksiz Kıvanç Tatlıtuğ’dan beterken, her yeni projesiyle kendini geliştiriyor. Tatlıtuğ kendini nasıl “Kuzey Güney” ve “Kelebeğin Rüyası”nda izleyiciyi şaşırttıysa, Tatum da bu yolda ilerliyor. Hakkını yememek lazım. Bir de arkasında Jamie Foxx, Maggie Gyllenhaal, Richard Jenkins, Joey King gibi güçlü oyuncuları alınca çıta bir anda yükseliyor. Amerika olmasına rağmen barışın yanında durması, gerçekçi durmasa da ümit vaad ediyor.


4 yorum:

  1. bu sene de kurtardık amerikayı :) klasik aksiyon filmlerinden çok birşey beklemeyip izlenebilir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başarısız afişi bile bunu gösteriyor zaten :)

      Sil
  2. "beyaz saray düştü" garip geldi biraz bana :D her zaman farklı çevirirler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ona bakarsan White House Beyaz Saray değil, ev :))

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...