Beyaz Saray Düştü |
12 Temmuz’da gösterime giren
Beyaz Saray Düştü’nün fragman ve reklamlarına o kadar çok denk geldim ki
senaryoyu tahmin etmeme rağmen koltuğa oturmaktan kendimi alamadım.
Yönetmenliğini Roland Emmerich üstleniyor. Emmerich’i “Independence Day”, “Godzilla”
“The Day After Tomorrow” ve “2012” filmlerinden tanıyoruz. Senaryosunu James Vanderbilt’in yazdığı 131 dakikalık ABD yapımının baş
rollerinde Channing Tatum, Jamie Foxx, Maggie Gyllenhaal, Richard Jenkins, Joey
King yer alıyorlar. Aksiyonun bütçesi 150 milyon $, hasılatı ise şimdilik 125
milyon $ olarak açıklandı.
Emily, Başkan ve Beyaz Saray’a
olan hayranlığı nedeniyle babasının başkan James Sawyer’ın korumalarından
birisi olmasını çok ister. Kızıyla ilişkisini düzeltmek amacıyla başvuruda
bulunan John Cale, olumsuz yanıt alır. Durumu kurtarmak adına Beyaz Saray’da
kızına tur ayarlayan Cale, beklenmedik sürprizle karşılaşacaktır. Beyaz Saray
işgal altındadır; başkanın ise hayatı tehlikededir!
Amerika aşığı ideal (!) kız
Emily’nin vatanseverliği sayesinde filmi seyrediyoruz. Babasının Afganistan’a
gitmesini sağlamasa, başkanın özel koruması olmasını istemese böyle bir macera
yaşanmayacaktı. Emily, bu vatanseverliği ile biraz ütopik kaçsa da filmin adına
bakınca çok şaşırtmıyor. Babası John Cale, daha gerçekçi ve sadece kızını yoğun
iş temposu arasında mutlu etmek için çabalayan bir babadır. Bu ikili sayesinde
Beyaz Saray’ın tarihinde ufak bir gezintiye dahi çıkıyoruz. Film, tamamen
aksiyon sahneleri barındırıyor. Görsel efektler içinde Beyaz Saray’ın yerle bir
olduğunu görüyoruz. Film için 2 ayda kopyası denecek kadarı benzeri inşaa
edilmiş. Gerisi zaten bilgisayardan ibarettir. Hani işin içinde Emmerich olunca
beklenti az biraz yüksek tutuluyor. Sonuç ise vasata yakındır. Senaryo göze
batmıyor, sonuçta başkanı kurtarmak isteyen bir adam izliyoruz. Başkanın
nükleer saldırıya karşı olması, sadece barışı istemesi Amerika’yla çok
bağdaşmasa ve gerçekçi durmasa da filmdeki amacımız Amerika’yı ideal bir yer
yapmakken fazla irdelemeye gerek kalmıyor. Beyaz Saray içinde yaşanan
hainlikler ise filme entrika kazandırıyor.
Gelelim görsel detaylara. Mekan
konusunda sıkıntı yok; zira hayli uğraşıldığı belli. Kamera açıları, renk ve
kontrast ayarları başarılıdır. Aksiyon filmleri için standart fakat ideal ölçü
yakalanmıştır. Görüntü netliği de aynı orandadır. Tüm bunların yanında, bazı
uçuk kaçık sahnelerde bilgisayar öyle ön plana çıkıyor ki bu durum rahatsızlık
veriyor. Zaten biliyoruz çoğunun gerçek olmadığını; bunu hissettirmek filmin
puanını hayli düşürüyor. Hele ateş, duman, yıkıntılar gereğinden fazla abartılı
duruyor.
IMDB’den 6.4, Rotten Tomatoes’tan
47 alan filme gelen geribildirimler olumsuz ağırlıktadır. Amerikalı
eleştirmenler de buna katılıyorsa diyecek bir şey yok zaten. Filmin artı
yönleri yok mu? Elbette var. Öncelikle oyuncular beklenenden çok daha fazlasını
sunuyor. Channing Tatum “Aşk-ı Memnu”daki
yeteneksiz Kıvanç Tatlıtuğ’dan beterken, her yeni projesiyle kendini
geliştiriyor. Tatlıtuğ kendini nasıl “Kuzey
Güney” ve “Kelebeğin Rüyası”nda
izleyiciyi şaşırttıysa, Tatum da bu yolda ilerliyor. Hakkını yememek lazım. Bir
de arkasında Jamie Foxx, Maggie Gyllenhaal, Richard Jenkins, Joey King gibi
güçlü oyuncuları alınca çıta bir anda yükseliyor. Amerika olmasına rağmen
barışın yanında durması, gerçekçi durmasa da ümit vaad ediyor.
bu sene de kurtardık amerikayı :) klasik aksiyon filmlerinden çok birşey beklemeyip izlenebilir
YanıtlaSilBaşarısız afişi bile bunu gösteriyor zaten :)
Sil"beyaz saray düştü" garip geldi biraz bana :D her zaman farklı çevirirler
YanıtlaSilOna bakarsan White House Beyaz Saray değil, ev :))
Sil