28 Temmuz 2013 Pazar

The Valley of Tears (Vadimdeki Gözyaşları) (2012)

Türkiye’de az kopyayla 12 Temmuz’da gösterime giren Kanada yapımı Vadimdeki Gözyaşları, Filistin’de yaşananlara farklı bakış açısı getiriyor. Maryanne Zehil, yönetmenliği, senaristliği ve yapımcılığı üstleniyor. 95 dakikalık dramın baş rollerinde Nathalie Coupal, Joseph Antaki, Wafa Tarabey, Leyla Hakim yer alıyorlar.

Bir yayınevinde editör olan orta yaşlı Marie, yalnız yaşayan, özgür bir kadındır. Özel hayatı da bir o kadar hareketlidir. Marie’ye bir gün imzasız yazılar gelmeye başlar. Lübnan’da mülteci kampında yaşayan Filistinli’ye ait hikayedir. Daha önce Rwanda katliamını yazan Marie’nin oldukça dikkatini çeker. Zamanla yazanın kimliği ortaya çıkar: Ofisi boyamaya gelen Joseph!

Vadimdeki Gözyaşları, seyirciyi hem Kanada’ya hem de Lübnan topraklarına götürüyor. Bir yandan Kanada’da özgür hayat süren bekar bir kadının yaşamını gözlüyoruz; diğer yandan Filistinli birinin Lübnan topraklarındaki geçmişini irdeliyoruz. Kültür kıyaslaması bu açıdan bize faydalı görünüyor. Hatta Filistinli’nin yaşadıkları Kanadalı biri tarafından aktarılıyor ve bakış açısı filme zenginlik katıyor. Bu iki farklı insanın yollarının kesişmesi, aralarındaki tanımlanamayan ilişki hem kadının yalnız ruhuna hem erkeğin anne şefkatinden yoksun yaralı kalbine adeta deva oluyor. Karakter detaylandırması ise tahminimden daha iyi ilerledi. Başlarda Marie’nin alkol bağımlılığının ve erkeklerle ilişkisinin filme yansıtılması gereksiz gelse de dakikalar ilerledikçe taşlar güzelce yerine oturdu. Bu gibi detaylar aslında Batı’yı simgeliyor. Aynı şekilde Joseph’in Marie ile ilişkisini karşı cinsin çekim gücü olacak gibi tahmin etsem de öykü daha anlamlı şekilde devam etti ve iyi de oldu.
Mekan, dekor, kostüm detayları türe göre başarılıdır. Özellikle Lübnan topraklarında çekilen sahneler geçmişi aydınlatmak adına göze çarpıyor. Marie’nin bekar evi, ofisinin yeşil rengi, sarı saçı ve kalın montu dikkat çeken diğer detaylardır. Renk kullanımı da öyküye ve zamana göre etkili seçilmiş. Lübnan’da sarı tonların, Kanada’da Marie’nin hayatını ve yalnızlığını simgeleyen koyu renklerin hakimliği hem filmi ikiye bölerek anlatımı kolaylaştırıyor hem de üstünde durulan olayları etkili kılıyor.

Gelelim filmin akıcılığına. Buraya kadar her şey olumlu gitse de akıcılığında biraz sıkıntı var. Hikayeyi yazanı bulana kadar merak beyninizi kemiriyor. Sonrasında ise ilerleyemiyor. Özellikle Marie’nin monoton hayatı, Joseph’in sus pus halleriyle birleşince odaklanmada problem yaşanıyor. Tabi ki senaryodan kaynaklanan durumu direk kurguya yorumlamak haksızlık olabilir. Gönül biraz daha sürükleyici olmasından yana.

IMDB’den 6.5 alan filme gelen eleştiriler orta hallidir. Nathalie Coupal ve Joseph Antaki’nin performansına diyecek yok, hayli başarılı performans sergiliyorlar. Özellikle Coupal filmin yıldızıydı diyebilirim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...