3 Temmuz 2013 Çarşamba

Admission (Başvuru Kabul) (2013)

Başvuru Kabul
Haziran ortası Türkiye’de gösterime giren Başvuru Kabul, komedi – dram komedi – romantik komedi türlerine sıklıkla geçiş yaparak 108 dakikayı tüketiyor. Yönetmen koltuğunda “Little Fockers”, “Being Flynn” (Chris Weitz’le beraber de “American Pie” ve “About a Boy”) filmlerinin yönetmeni Paul Weitz oturmaktadır. ABD yapımının senaryosu Jean Hanff Korelitz’in romanından Karen Croner tarafından uyarlanmıştır. Baş rollerinde Tina Fey, Paul Rudd, Michael Sheen, Lily Tomlin yer alıyorlar. 13 milyon $’lık bütçesine karşılık 18 milyon $ hasılat elde etmiştir.

Princetton Üniversitesi’nde 16 yıldır başvuru onay/red bölümünde çalışan Portia, yönetici olma yolunda ilerlemektedir. Her seneki gibi okul okul gezip hem üniversiteyi tanıtmaktadır hem de “ideal öğrenci”leri yakalamaya çalışmaktadır. Yeni açılan bir lisenin yöneticisi John’dan gelen talep üzerine oraya gider. John, öğrencilerinden Jeremiah’ın çok başarılı bir öğrenci olduğunu iddia edip başvurusu için yardım ister. Lakin iş sadece üniversitede okuması değildir. Portia’nın okul yıllarında evlatlık verdiği çocuğu Jeremiah’tır! Portia karar vermelidir: Prensipleri mi yoksa oğlu olduğu iddia edilen Jeremiah mı?

Türü saptanamadan senaryoya uyarlanan kitapları daha çok okuma hevesine kapılıyorum. Acaba izlerken yaşanan bu belirsizlik kitabı okurken de yaşanıyor mu? Gerçi kitaplar bu türlere göre ayrılmaz lakin en azından kafanızda anlatımı sınıflandırabilirsiniz. Mekan, dekor, kostüm detayları öyküye göre orta şekerli tasarlanmış. Portia’nın kıyafetleri işine ve prensiplerine göre seçilirken, John’un kostümleri de aynı şekilde yaşadığı yere ve tarzına göre şekillenmiştir. İşin içinde Paul Weitz olunca beklenti biraz daha yükseliyor. Ortaya unutulmayacak, mükemmel filmler henüz çıkarmadı. Çektiği filmler seyredilecek kıvamda olsa da bir patlama bekleniyor. Başvuru Kabul ile bu patlamayı yakalayamayacağı kesin. Bu kadar film çekip, önemli insanlarla çalıştıktan sonra ne türün belirlenmesini, ne kurgunun sağlamlığını tutturabiliyor. Eldeki öykünün ağır aksak ilerlemesi ise ayrı bir sorun teşkil ediyor.
Filmin iyi yanları yok mu? Elbette var. Örneğin gereksiz yan karakter hiç yok, hepsine yeteri kadar alan verilmiş. Ana konuyu bölen küçük hikayeler de yok. Olanlar da uyum içinde ilerliyor. Tabi senaryodan kaynaklanan avantajı yakalıyor yönetmen. Senaryoya gelindiğinde ağır eleştiriyle karşılaşıyorsunuz. Portia’nın üzerinden ideal öğrenci, ideal okul, ideal eğitim, ideal hayat betimlemeleri yapılıyor. Bu idealizm neye göre? Tabi ki kapitalizme. Portia’nın düşüncelerine karşı çıkan öğrenciler ise harika cevaplar ve fikirler sunuyor. Genç yaşta bu gibi şeylerin farkına varmaları, bu farkındalığı yansıtmaları filmin kilit noktalarından biridir.

IMDB’den 5.4, Rotten Tomatoes’tan 38 alan filme gelen eleştiriler olumsuza meyillidir. John karakterine hayat veren Paul Rudd gayet sıradan performans sergiliyor. Jeremiah’ı canlandıran Nat Wolff ise gayet başarılı, sinemaya göz kırpıyor. 1970 ABD doğumlu Tina Fey ise dram komediye yatkın Portia için hayli çaba göstermiş. Bu karakter için ideal oyuncu mu? Ne yazık ki hayır. Gene de projeyi seyretmenizde epey rol oynuyor.  “30 Rock” dizisinin yardımcı yapımcısı, yazarı ve baş rol oyuncusudur. “Saturday Night Live”in 1999’dan beri tek kadın baş yazarıdır. Sinemada çok önemli projelerde yer almasa da aurası sinema için uygun görünüyor. Unutmadan; Portia’nın annesini canlandıran Lily Tomlin’e bayıldım!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...