Başvuru Kabul |
Haziran ortası Türkiye’de gösterime
giren Başvuru Kabul, komedi – dram komedi – romantik komedi türlerine sıklıkla
geçiş yaparak 108 dakikayı tüketiyor. Yönetmen koltuğunda “Little Fockers”, “Being Flynn” (Chris Weitz’le beraber de “American
Pie” ve “About a Boy”) filmlerinin yönetmeni Paul Weitz
oturmaktadır. ABD yapımının senaryosu Jean Hanff Korelitz’in romanından Karen
Croner tarafından uyarlanmıştır. Baş rollerinde Tina Fey, Paul Rudd, Michael Sheen,
Lily Tomlin yer alıyorlar. 13 milyon $’lık bütçesine karşılık 18 milyon $
hasılat elde etmiştir.
Princetton Üniversitesi’nde 16 yıldır
başvuru onay/red bölümünde çalışan Portia, yönetici olma yolunda
ilerlemektedir. Her seneki gibi okul okul gezip hem üniversiteyi tanıtmaktadır
hem de “ideal öğrenci”leri yakalamaya çalışmaktadır. Yeni açılan bir lisenin
yöneticisi John’dan gelen talep üzerine oraya gider. John, öğrencilerinden Jeremiah’ın
çok başarılı bir öğrenci olduğunu iddia edip başvurusu için yardım ister. Lakin
iş sadece üniversitede okuması değildir. Portia’nın okul yıllarında evlatlık
verdiği çocuğu Jeremiah’tır! Portia karar vermelidir: Prensipleri mi yoksa oğlu
olduğu iddia edilen Jeremiah mı?
Türü saptanamadan senaryoya uyarlanan
kitapları daha çok okuma hevesine kapılıyorum. Acaba izlerken yaşanan bu
belirsizlik kitabı okurken de yaşanıyor mu? Gerçi kitaplar bu türlere göre
ayrılmaz lakin en azından kafanızda anlatımı sınıflandırabilirsiniz. Mekan,
dekor, kostüm detayları öyküye göre orta şekerli tasarlanmış. Portia’nın
kıyafetleri işine ve prensiplerine göre seçilirken, John’un kostümleri de aynı
şekilde yaşadığı yere ve tarzına göre şekillenmiştir. İşin içinde Paul Weitz
olunca beklenti biraz daha yükseliyor. Ortaya unutulmayacak, mükemmel filmler
henüz çıkarmadı. Çektiği filmler seyredilecek kıvamda olsa da bir patlama
bekleniyor. Başvuru Kabul ile bu patlamayı yakalayamayacağı kesin. Bu kadar
film çekip, önemli insanlarla çalıştıktan sonra ne türün belirlenmesini, ne
kurgunun sağlamlığını tutturabiliyor. Eldeki öykünün ağır aksak ilerlemesi ise
ayrı bir sorun teşkil ediyor.
Filmin iyi yanları yok mu? Elbette
var. Örneğin gereksiz yan karakter hiç yok, hepsine yeteri kadar alan verilmiş.
Ana konuyu bölen küçük hikayeler de yok. Olanlar da uyum içinde ilerliyor. Tabi
senaryodan kaynaklanan avantajı yakalıyor yönetmen. Senaryoya gelindiğinde ağır
eleştiriyle karşılaşıyorsunuz. Portia’nın üzerinden ideal öğrenci, ideal okul,
ideal eğitim, ideal hayat betimlemeleri yapılıyor. Bu idealizm neye göre? Tabi
ki kapitalizme. Portia’nın düşüncelerine karşı çıkan öğrenciler ise harika
cevaplar ve fikirler sunuyor. Genç yaşta bu gibi şeylerin farkına varmaları, bu
farkındalığı yansıtmaları filmin kilit noktalarından biridir.
IMDB’den 5.4, Rotten Tomatoes’tan 38
alan filme gelen eleştiriler olumsuza meyillidir. John karakterine hayat veren
Paul Rudd gayet sıradan performans sergiliyor. Jeremiah’ı canlandıran Nat Wolff
ise gayet başarılı, sinemaya göz kırpıyor. 1970 ABD doğumlu Tina Fey ise dram
komediye yatkın Portia için hayli çaba göstermiş. Bu karakter için ideal oyuncu
mu? Ne yazık ki hayır. Gene de projeyi seyretmenizde epey rol oynuyor. “30
Rock” dizisinin yardımcı yapımcısı, yazarı ve baş rol oyuncusudur. “Saturday Night Live”in 1999’dan beri tek
kadın baş yazarıdır. Sinemada çok önemli projelerde yer almasa da aurası sinema
için uygun görünüyor. Unutmadan; Portia’nın annesini canlandıran Lily Tomlin’e
bayıldım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder