12 Temmuz 2013 Cuma

Inch’Allah (İnşallah) (2011)


İnşallah

Adıyla ilgimi çeken 21 Haziran’da gösterime giren İnşallah, Filistin – İsrail arasında geçen bir öyküyü aktarıyor. Kanada, Fransa yapımı dramın yönetmenliğini üstlenen Anais Barbeau-Lavalette, senaryoyu da Valerie Beaugrand-Champagne’le beraber kaleme alıyor. 101 dakikalık projenin baş rollerinde Evelyne Brochu, Sabrina Ouzani, Sivan Levy, Hammoudeh Alkarmi, Zorah Benali isimlerini görüyoruz.

Ramallah’ta doktorluk yapan Chloe, Filistin ve İsrail halkı arasında sıkışıp kalmıştır. Gündüzleri Filistin tarafında kadınları muayene ederken, mesai bitiminde Kudüs’e geçerek İsrailli asker komşusu Ava ile zaman geçirir. Haklı haksız kimdir, hangi tarafta olmalıdır ikilemleri arasında mülteci hastası Rand ile arkadaş olur. Hamile kadının ailesiyle tanışan Chole, onlara yardım etmeye çalışır. Lakin işler gittikçe sarpa sarar.


İsrail Filistin savaşı arasında nefes almaya çalışan, başka bir ülke ve kültürden gelen Chloe, bir yandan Filistin halkına yardım etmek istiyor, diğer yandan ülkesinden uzak kalmışlığın, yalnızlığın çaresizliğini yükleniyor. Zaten stresli bir mesleği varken, çalıştığı ülkenin koşulları onu daha da çıkmaza sürüklüyor. Kimin tarafında olacağını, olması gerektiğini sorguluyor. Filistin tarafında samimiyeti bulurken, güvenli uyumak ve yaşamak adına gücün yani İsrail’in tarafına geçiyor. Savaşa bir mana bulmaya çalışıyor, bulamıyor. Savaşın çocuklar üzerindeki etkisine parmak basmak istiyor, lakin kimseye sesini duyuramıyor. Bir nevi Araf’ta kalma durumu. Tüm bu sıkıntıların içinde mesleği gereği iradeli durması da gerekiyor. Sorumluluk üstüne sorumluluk alıyor. Bir kırılma noktası beklerken tahmin edemeyeceği iki şeyi Filistin tarafında yaşıyor. Sonuç: Seyirciye bırakılmış açık bir kapı...

Senaryoda en çok karakter detaylandırmaları hoşuma gitti. Chloe başta olmak üzere Rand, Ava “savaşın ortasındaki kadınlar” olarak örneklenidirilmiş. Mağdur Rand, gücün içinde kendine yer bulmak zorunda kalmış mağdur Ava, mesleği gereği dokunulmazlığa sahip, tarafsızlıklar içinde psikolojik açıdan çaresiz kalan Chloe diyaloglara girmeden dahi kendilerini anlatabiliyorlar. Olayların gidişatı türüne göre başarılı geldi. İzlerken içinizi kasvet bağlayacak; karakterler üzerinden o savaşın içinde bulacaksınız kendinizi. Bir yandan diyalogların azlığı ve sade anlatımıyla da odaklanmada güçlük yaşatabiliyor.
Yönetmen mekan, dekor, kostüm, makyaj, renklendirme ve ışığı öykünün dram boyutunu göz önünde bulundurarak kameraya aktarmıştır. Özellikle renk kullanımı oldukça mat, cansız ve gri ton ağırlıktadır. Savaş kalıntıları, çöp yığınları, Rand’ın evi dramı daha da öne çıkarıyor. Tüm bunların haricinde kadınların makyajı bir umut ışığı gibi parlıyor. Rand’ın kullandığı kırmızı ruj ve mavi oje hala hayata tutunduğunun işaretidir. Aynı şekilde Ava da göz ve dudak makyajıyla savaşın o kahredici duygusunu kadınca boykot ediyor. Kadın bir yönetmenin akıllıca hareketi denilebilir.

İnşallah, bir temenni kelimesi olarak filmin sonunda kullanılıyor. Özellikle Superman kıyafetli çocuğun aradaki duvarda açtığı delik olayı mükemmel özetliyor. Filmin en kritik sahnesi olmasa da kadın karakterlerin makyajından sonra umut uğruna yapılan en etkili girişimdir. Film IMDB’den 6.6 almıştır. Öykünün hayli sade anlatımını göz önünde bulundurursak iyi bir puan sayılır.

1983 Kanada doğumlu Evelyne Brochu’u “Cafe de Flore” filminde daha önceden seyretmiştik. Oradaki başarılı performansından sonra İnşallah’ta da bir kadının ikilemde kalışını etkileyici aktarıyor. Ava rolündeki Sivan Levy ise 1987 İsrail doğumludur. Oyunculuğun yanında şarkıcı ve söz yazarıdır. Ava’nın rahatsız edici karakter olmasındaki katkısı şüphesizdir.



2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...