Thor: Karanlık Dünya |
Serinin ilk filmi Thor 2011’de
yayınlandığında gayet keyif aldığım için Karanlık Dünya’ya merakla gittim.
Yönetmen koltuğunda Alan Taylor oturuyor. “Sex
and the City”, “The Sopranos”, “Mad Men”, “Lost” gibi birçok projeden kendisini tanıyoruz; yani tecrübesi film
öncesi içimizi ısıtıyor. 112 dakikalık ABD yapımının senaryosu ise Don Payne ve
Robert Rodat tarafından kaleme alınıyor. 3D özelliğiyle 1 Kasım’da gösterime
giren fantastik ve macera türlerindeki projenin baş rollerinde Chris Hemsworth,
Natalie Portman, Tom Hiddleston, Anthony Hopkins, Stellan Skarsgard, Idris Elba
yer alıyorlar.
İlk filmde babası tarafından
güçlerine el koyulan ve Dünya’ya gönderilen Thor, aradan geçen zaman içinde çok
çalışıp Asgard’a geri dönmeyi başarır. 9 diyarda barışı sağlamak için dur durak
bilmez. Her şey tam yoluna girmiş ve Jane Foster’ı aklından çıkaramazken Karanlık Elfler evreni tekrar ele geçirmek ister. Jane Foster da bu yola bilmeden dahil olur.
Thor, Dünya ve 9 diyarı karanlıktan kurtarmak için inanılmaz bir mücadeleye
girer.
İzlanda’da çekimleri gerçekleşen
Karanlık Dünya, türü nedeniyle 3D’ye hayli bel bağlamış. Lakin tıpkı ilk filmde
olduğu gibi 3D beni çok tatmin etmedi. İkinci yarı, özellikle sona doğru
muhteşem savaş sahneleri biraz içinizi rahatlatıyor ve gözlüğün keyfini
çıkarıyorsunuz. Gene de çok gerekli değil. “Gravity”deki
3D nerde, Thor’daki nerede?
Senaryo ilk filme göre biraz daha
oturmuş. Konular birbirine bağlanıyor. Thor ve Jane aşkı türün önüne geçmeyecek
kadar seyirciye veriliyor ki diyarlar arasındaki bağlantıyı kuvvetlendiriyor. Sürükleyiciliği
hayli başarılıydı. İlk filmdeki komedi unsuru bu sefer Darcy karakteriyle
yoğunluğunu koruyor ve istenileni veriyor. Kahramanın savaşçı yönünü öne
çıkarmak ilk filme göre daha iyi bir karar olmuş.
Alan Taylor, seriye ayrı bir
boyut kazandırmış. Filmin karanlık yönü renk ve ışık oyunlarıyla tesirini her daim
ayakta tutuyor. Kurgunun düzeni seyirciyi rahatlatıyor. İki kez yaşattığı
sürpriz, koltuklarda oturanları şok ediyor. Bu sahnelerdeki müziğin öne çıkışı
veya tamamen kesilmesiyle seyircinin o an heyecanı yaşamasına fırsat veriyor. Tüm
bu ince detaylar da tecrübeden geçiyor haliyle.
Chris Hemsworth geçen süre
zarfında oyunculuğunu ve mimiklerini azıcık daha geliştirmiş. Neyse ki oyuncu
kadrosu o kadar kuvvetli ve etkili ki orta düzey performansı çok göze batmıyor.
Hala Natalie Portman’ın bu serideki yerini anlamış değilim. Rolü hayli yardımcı
pozisyonda kalıyor. Bir de film boyunca o fönlü saçlar çok rahatsız etti. Son
sahneyi görünce “Evet devamı olacak” duygusu insanı mutlu ediyor tabi. Ben de
artık fantastik türünü sever oldum, hadi bakalım.
IMDB’den 7.8, Rotten Tomatoes’tan
83 almıştır. Geri dönüşler şimdilik hayli olumludur. Gönül bu seri için iki şey
istiyor: Hemsworth, tipini kullanırken oyunculuğunu da geliştirsin ve 3D’yi
gerçekten hissettirecek sahneler eklensin!
Bu arada; Anthony Hopkins'in yaşlandığını görmek beni üzüyor.
Rush'tan sonra Chris Hemsworth'ü takipteyim!
YanıtlaSilBu film de izlenecekler listemin başlarında
Rush'ı izlemedim. Eğer oyunculuğu varsa demek ki fantastik türünde çok gösteremiyor. Görmeden yorum yapmamayım en iyisi :)
Silİlk film hoştu.Severek izlemiştim. İkinci filmde üzerine bir şeyler koyulabilmişse ne ala. Ama türün sevenlerinden olduğumdan severek izlerim.Ha tabi bir de Natalie Portman var. :) Film de güzel tabi :)
YanıtlaSilNatali Portman'ı ben de oyuncu olarak severim. O yüzden burada yer almasına şaşırıyorum. Yakında ben de fantastik türünü severlere katılacağım sanırım :)
Silo kadar övgüden sonra yüzümüzü kara çıkarmasın. izlerim yakında. ilk filmi de sevenlerdenim ben :)
YanıtlaSilİlkinden daha iyiydi bence :) Umarım beğenirsin.
Sil