Tanrı'nın Eseri, Şeytanın Parçası |
Idefix’te dolanırken rast
geldiğim ve hemen sipariş verdiğim Tanrı’nın Eseri, Şeytanın Parçası, Oscar’a
yakışan harika bir dramı ele alıyor. Yönetmenliğini 20’den fazla sinema projesinde
adını duyuran Lasse Hallstörm’ün yaptığı 125 dakikalık ABD yapımın senaryosu
John Irving’in aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. Baş rollerinde Tobey Maguire,
Michael Caine, Charlize Theron, Paul Rudd, Delroy Lindo, Erykah Badu yer
alıyorlar. 24 milyon $ bütçeyle çekilen film, 89 milyon $’a yakın hasılat elde
etmiştir. Aldığı Oscar ödülleri ve adaylıkları ise göz kamaştırıcı! En iyi
film, yönetmen, kurgu, müzik ve sanat yönetmeni adaylıkları; en iyi yardımcı
erkek oyuncu ve uyarlama senaryo ödülleri! İzlemek için yeterli sanki?
Yetimhanede büyüyen Homer, anne
babasızlığın pek de yoksunluğunu çekmemiştir. Doktor Wilbur Larch, tüm sevgi ve
ilgisini ona fazlasıyla aşılamıştır. Hatta bildiği her şeyi ona aktarmış,
neredeyse doktor olacak kıvama getirmiştir. Lakin ortada bir sorun vardır.
Artık Homer gençliğe adım atmıştır ve ömrü boyunca çıkmadığı yetimhaneden çıkıp
gerçek hayatla tanışmak ister.
Minimalist bir yapı içinde ciddi
konuları ele alarak etkileyici ve şimdiye kadar izlediğim yetim temalı
filmlerin içinde en başarılısı olduğunu rahatlıkla belirtebilirim. Yetimhanede kalan
birbirinden tatlı çocukların, gelip alınmayı beklemeleri bir yandan iç
burkuyor, diğer yandan onlar gibi umut vaat ediyor. Hatta çocuklar arasında en
küçük, güzel, şirin ve sağlıklı olanların tercih edilmesi seçici ailelere kızmanıza
dahi sebep oluyor. Geride kalanları bağrınıza basmak istiyorsunuz. Kendi yaşam
sınırları içinde dış dünyaya umutla bakabilmenin heyecanı var. Oturup halinize
şükretmenizi sağlıyorlar. Yetimhanedeki çocuklar haricinde önemli bir diğer
nokta da kürtaja değinmesidir. Hangi koşullar altında, nasıl kararlarla çocuk
alındığına günün koşullarıyla şahit oluyorsunuz. Bir yanda kürtaj, bir yanda
anne babasız çocuklar. İşte filmin ana teması: Seçimler! Ailelerin gelip hangi
çocuğu seçecekleri, anne baba adaylarının kürtaj kararları, yetimhanen çıkıp
gerçek dünyayla yüzleşip yüzleşememe tercihi, kimden hamile kalıp kalmadığını
söyleyip söyleyememe… Uzaktan bakıldığında belki daha net cevaplar
bulabiliyoruz. Peki ya o karakterler biz olsaydık? Doğru ya vardır ya yoktur.
Veya seçimlerimiz illa doğru görünen olmak zorunda mıdır?
Senaryoyu fazla irdelemiş
görünsem de değdiğine inanıyorum. Her şey çok güzel ele alınıyor. Yönetmenin
bakışına gelirsek, muhteşem bir New England manzarası sizleri bekliyor. Karlarla
kaplı bir ev, içinde umut dolu çocuklar var! Mekan, dekor, kostüm detayları
gayet etkileyici tasarlanmıştır. Çocukların yatak odaları, bahçedeki dökülen
yapraklar, mevsim işçilerinin kaldığı kulübe hem dönemi hem de karakterleri
daha iyi anlamanızı sağlıyor. Charlize Theron'un kırmızı ruju, sarı dalgalı saçı, yaşadığı yerin ve mesleği gereği giydiği kostüm gayet dikkat çekicidir. Filmin konusu zaten yeteri kadar dram kokarken, yönetmenin bu durumu abartıp bam teline dokunmaması en beğendiğim noktalardan biridir. Duygu sömürüsü yapmıyor, göz yaşlarına boğmuyor. Olanı olduğu gibi sade bir şekilde aktarıyor. Film bittiğinde yüreğiniz burkulsa da acımıyor.
IMDB’den 7.3 alan film, gayet
olumlu geri dönüşler almıştır. Oscar ödülleri ve adaylıkları da filmin emeğini
taçlandırıyor. 1975 doğumlu “Spider-Man”
Tobey Maguire, hayli sade performans sergiliyor. Karakterin yapısı gereği
en az mimik ve hareketle bize Homer’ı sevdiriyor. Onun yaptığı seçimlere ne
kızabiliyoruz, ne de takdir edebiliyoruz çünkü sadece denemek istiyor. Michael
Caine’in canlandırdığı doktora karşı acıma duygusu besleyebilirsiniz. Üstünde emek
verdiği onlarca çocuk öz çocuğundan daha yakın olmuş. Homer ise onların içinde
en özeli, en sevdiğidir. Homer’in yaptığı seçim, hayatından büyük bir parçanın
uçmasına sebep olur. 1933 doğumlu Caine’in bu muhteşem performansı Tobey Mauire’nin
bile önüne geçiyor. Maguire ile aynı yaştaki Charlize Theron ise
izlediğim çokça projesindeki en başarılı oyunculuklarından birini çıkarıyor.
Güzelliği her daim aynıyken yıllar içinde performansının güçlendiğini
düşünüyorsanız bu filmi izlemelisiniz. 24 yaşında da adını duyuracağının
sinyallerini vermiş!
Çok alakasız olacak; ama, selamlar Peter Parker! Şapşal Petty.
YanıtlaSil:)) Sen izle filmi bence
SilFavorilerim arasında olmuştur, zaman ait dokuyu yakalamasıyla, acı bir hikaye anlatırken bile şevkat duygusunu film boyunca hissettirmesiyle ve oyunculuklarıyla...
YanıtlaSilBen de gecikmeli keşfettim filmi. Çok beğendim. Arşivlik değeri var.
Silgeç keşfetmişim valla çok beğendim filmi.Film aslında duygusal gibi ama ağlatmadı. Charlize Theron a bir parantez açmak istiyorum marilyn monroe nun gençlik filmlerindeki gibiydi.
YanıtlaSilBen de geç keşfettiğim için pişman olanlardanım. Acaba bir süre sadece Oscarlı filmlere mi takılsam diyorum :)
Silben şu yaptığım listeyi bulayım eksikleri tamamlayayım :D
Sil