13 Ağustos 2014 Çarşamba

Non-Stop (2014)


Mart 2014’te Türkiye’de gösterime giren Non-Stop, havada yaşanan korku dolu dakikaları izleyiciyle buluşturuyor. 106 dakikalık filmin yönetmen koltuğunda Jaume Collet-Serra otururken, John Richardson ve Chris Roach senaryoyu kaleme alıyorlar. ABD, Fransa, Kanada yapımı filmin baş rollerinde Liam Nesson, Julianne Moore, Scoot McNairy, Lupita Nyong’o gibi isimleri görmek mümkün. 50 milyon $ bütçeye karşılık 201 milyon $ hasılat elde etmiştir.

Hava Kuvvetleri’nden emekli Bill Marks, uçak mareşali olarak görevlidir. Son uçuşu Amerika’dan Londra’yadır. Uçak havalandıktan sonra Bill’e bir mesaj gelir: Eğer mesaj atan kişinin banka hesabına 150 milyon $ yatırılmazsa her yirmi dakikada bir yolculardan biri öldürülecektir. Bill’in önündeki yol hayli zordur zira hem en az kayıpla uçaktaki teröristi bulmalıdır hem de uçaktakilere bunu inandırmalıdır!

Filmin konusunu okuduğunuzda pek çok klişenin sizi beklediğini düşünebilirsiniz. Fragmanda ise hayli hareketli, bol karakterli, adrenalinli dakikalar yaşatacağı fikrini uyandırıyor. 106 dakika su gibi hızla akıp geçiyor. Bu konuda yönetmenin başarılı iş çıkardığını belirtmek gerekir. Kullanılan mekan kısıtlı olsa da (Hollywood stüdyolarında çekilmiş) bunu hissettirmiyor. Uçağın hemen her noktasında hikaye kullanılıyor. Özellikle tuvalet gibi hayli dar alandaki sahneler içinizi sıkarak gerilimi artırıyor. Belirli bir zaman dilimini kapsadığı için kostüm, makyaj konusunun arka planda olduğu aşikar. Diğer yandan, ışık oyunları, kameranın çok hızlı gelgitleri, geçmişe dönüşler ve o dönüşlerde kullanılan renkler filme lezzet katıyor.


Senaryoya gelindiğinde ise, sınırlı mekanda yaratılacak tüm yan öykülerle konu besleniyor. Tabi ki  karakter sayısının fazla tutulma mecburiyeti (uçakta yolcudan başka ne olabilir ki?) gereksiz yan öyküleri barındırıyor anlamına gelmesin. Hepsi bir bütünlük içinde. Merak her daim ayakta tutuluyor, pek çok şaşırtmaca sizi sona sürüklüyor. Karakter detaylandırmasında ana karakter Bill harika işleniyor. Alkolik olması, geçmişiyle ilgili iş arkadaşlarının ona şüpheyle bakması sürekli beyninizi kemiriyor. Bill'in içine düştüğü sıkıntı size de yansıyor. Araya sokulan geçmişe dönüşlerle taşlar rayına oturtulsa da yüzde yüz emin olamıyorsunuz.

IMDB’den 7.1, Rotten Tomatoes’tan 59 alan filmin geri bildirimleri genellikle olumludur. Sonu çok tatmin edemese de yaşattığı heyecan izlemeye değer. Liam Nesson hayranı olmayan beni dahi koltuktan kaldırmadı. Oyuncu kadrosunda şaşırtan tek kişi Julianne Moore oldu. Böyle bir ismi kadroda görünce canlandırdığı karakterin daha yoğun bir işlevi olacağını düşündüm. Niye bu rolü kabul etti, anlamış değilim. 


2 yorum:

  1. Tamam akılda klişe sorusu bırakıyor belki; ama klişe dolu mu, film yorumcusu haaağnım, cevap nerede?!
    Baş roldeki oyuncunun bir filmi vardı, 96 Saat idi sanırım adı Taken da İngilizcesi sallamış olmayayım da... Aklıma o geldi işte, güzeldi o da, onu andırdı hafiften nedense, alakasız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak güzel bir noktaya değindin, klişenin içi dolu :) Bu da kabul edilir değil mi? :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...