Sınırsızlar Kulübü |
Ron Woodroof, alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı ortasında kalmış genç bir adamdır. 1985 yılında beklenmedik anda
HIV taşıyıcısı olduğunu öğrenir. Doktorların teşhisi ise nettir: 30 günlük
ömür! Devamında AZT isimli yasal bir ilaç kullanmaya başlar. Lakin bu ilaç onu
iyileştirmekten öte ölüme daha hızlı götürür. Çaresi, yasal olmayan
fakat dünyanın her yerinde bulunan doğal ilaçlardır. Ron, transseksüel arkadaşı
Rayon’la inanılmaz bir mücadeleye girer. Karşısında ise her gün içini kemiren bir hastalık ve sağlık sektörünün kan
emicileri vardır.
Bu sene izlediğim en etkileyici
yaşanmış hikaye uyarlamalarının başında gelecek kadar tesir yaratan Sınırsızlar Kulübü, yönetmen ve oyuncularıyla akıllara kazınıyor. Hayli zor bir konuyu uç
noktalarda götürerek seyirciye anlatması kolay olmasa gerek. Yaklaşık 2 saat
boyunca ilaç sektöründeki yolsuzluklara, hayatların hiçe sayılmasına, yasal
olmasına rağmen iyileştirme sürecine uymayan ilaçların zorla verilmesine,
doktorları dinlemeyerek hayatını 30 günden fazlaya çıkarmaya çalışan bir
insanın mücadelesine ve ağır oranda homofobiye tanık oluyorsunuz. Yani bırakın
seyretmeyi, filmin konusuna göz atarken bile bunun yaşandığını düşünmek kabus
gibi görünüyor.
Sağlık ve özellikle ilaç
sektörünü irdeleyen film sayısının çoğalması beni hem mutlu ediyor hem de
üzüyor. Bir insanın hayatını “ticari çıkarlar” için hiçe saymak kan dondurucu
geliyor. İlaçların yasallaşmasına kim neye göre karar veriyor ve bunun
arkasındaki asıl gerekçeler ne diye düşünecek olursanız, Sınırsızlar Kulübü
size güzel bir referans olabilir. Anlatılan hikayenin 1980lerde geçmesi, şu an
sektörün düzeldiğinden öte daha da kötüleştirdiğini hissettiriyor.
İkinci öne çıkan konu ise
homofobidir. Ron, karşınıza çıkabilecek en homofobik insanlardan biri olabilir.
Lakin, transseksüel Rayon ile aynı kaderi paylaşmaları ve bir amaç uğruna “yoldaş”
olmaları filmin en kritik noktalarından biridir. Nefretle çaresizlik, bir
düşmana karşı birleşiyor ve pek çok insana çare oluyor.
Karakter detaylandırmalarında Ron
ve Rayon eşit derecede öne çıkıyorlar. Rodeocu Ron, hayatı boş vermiştir. Sadece
eğlenmeye ve gününü geçirmeye bakar. Rayon ise ailesini ve geçmişini geride
bırakmıştır. Ron, erkekliğini ispatlarcasına yürür, kadınlarla beraber olur, şapkasını kafasından çıkarmaz. Rayon ise seçtiği hayatı kostümleri ve saç-makyajı ile daha gerçekçi kılar. Homofobik insanlara, onların tepkisine de alışkındır. Birbirinden zıt bu iki karakterin yolu hastanede birleşir. Ron'un hastalığını öğrendikten sonraki aşamaları, senaristler
tarafından harika ele alınıyor. Hızlı yükselişler ve çöküşler an be an
gözlemlenebilir. Her an öldü ölecek diye birini izlemek ise hayli zor.
Rayon’ın geçmişine, aile bağlarına şahit olurken içiniz hafiften cız edebilir.
IMDB’den 8, Rotten Tomatoes’tan 94
almıştır. Müzik çalışmalarıyla da sürükleyiciliği koruyan film, Oscar’da en iyi
film, erkek oyuncu, yardımcı erkek oyuncu, özgün senaryo, makyaj ve saç
tasarımı ve kurguda adaydır. Altın Küre’de ise en iyi erkek oyuncu ve yardımcı
erkek oyuncu dallarında aday olup her ikisini de kazanmıştır. Yardımcı erkek
oyuncuda gönlüm bu filmi izleyene kadar Jonah Hill’de olsa da kesinlikle Jared
Leto’nun kazanması gerektiğine inanıyorum. Erkek oyuncuların hepsini seyredince
anladım ki Matthew McConaughey boş yere o kadar kilo vermemiş. Adaylığını ve
baş rol oyunculuğunu bilmesem ilk başta tanıyamazdım. O derece değişmiş ve
kendini role kaptırmış. “The Wolf of Wall Street”teki ufak rolüyle de beğenmiştim.
Ancak Ron, oynaması çok zor bir karakter. Üstesinden gelmiş. Altın Küre’yi
kazandığı gibi Oscar’ı da hak ediyor!
Bir tweetimi alıntılamak istiyorum: "Dallas Buyers Club'taki Jared Leto, imitasyon mu?"
YanıtlaSilHer sahnesinde "Ay bu gözler bir yerden tanıdık"la geçerken sonra bir anda "YOKSA?"nın jetonunun düşmesiyle koşarak imdb'den bakıp Jared Leto'yu öğrendiğim anda girdiğim şok... Tariflendirilmesi hayli zor. ahaha.
Maalesef'ler eşliğinde alıntılanası: "Anlatılan hikayenin 1980lerde geçmesi, şu an sektörün düzeldiğinden öte daha da kötüleştirdiğini hissettiriyor."
Hiç sıkmamasının yanında insanın içini burkmasının kenarında biraz da sinirlendirip bir parça da oyunculuğu tebrik etme isteğiyle insanı donatan bir film.
AMA cidden, Jared Leto sen ne yaptın yağhu?
Oscar'ı alsın yahu. İsterim yani.
Silmatthew adamım ya haketmişti ödülü. leto da haketti tabiki :)
YanıtlaSilCate'ten sonra Oscar almasına sevindiğim iki insan oldu. Bence yardımcı kadını da Jennifer almalıydı :)
Sil