Yetenek Avcısı |
Temmuz 2014’te Türkiye’de
gösterime giren Yetenek Avcısı, yaşanmış bir konuyu beyaz perdeye aktarıyor.
Adını “Lars and the Real Girl”
filmiyle duyuran Craig Gillespie yönetmen koltuğunda otururken, senaryo Tom McCarthy
tarafından kaleme alınmıştır. 124 dakikalık dramın baş rollerinde Jon Hamm,
Suraj Sharma, Aasif Mandvi, Madhur Mittal, Alan Arkin, Lake Bell yer alıyorlar.
İki sportmenin hayatını anlatan filmin bütçesi 25 milyon $’ken hasılatı 38
milyon $’ı geçmiştir.
Spor menajeri Jeff Bernstein, son
zamanlarda bir türlü dikiş tutturamaz. Elindeki başarılı oyuncuları kaybetmeye
başlar. Eski kariyerini tekrar yakalamak adına sürekli araştırma yaparken bir
gün televizyonda Hintli kriket oyuncularını görür. Aklına harika bir fikir gelir:
Kriket oyuncularını beysbol oyuncusu yapacaktır! Lakin bu hiç kolay değildir.
Memleketinden, ailesinden, kültüründen koparıp Rinku ve Dinesh’i Amerika’ya
yani düşler ülkesine getiren Bernstein; tahmin edilmedik zorluklarla
karşılaşır.
Yaşanmış başarı öykülerinin
beyaz perdeye sıkça aktarılmasından dolayı yenilik arayan gözler,
Amerika-Hindistan arasındaki bu yolculuğu merakla izlemeye koyuldu. Genç
oyuncuların performansı ile hikayenin gerçek oluşu filmin en başarılı iki
yönüdür. Başarısızlığını, başka insanların umutlarından beslenerek yok etmeye
çalışan bir karakterle karşı karşıyayız. Bu nedenle filmin neredeyse yarısında
Jeff Bernstein karakterini sevmek mümkün olmuyor. Belli bir amaç uğruna savaşsa
da insanların duygularıyla oynayıp, onları hiçe sayması zaman zaman bardağı
taşırıyor. Bernstein, Amerikalı tarafı canlandırdığı için ortamı yumuşatmak
adına tekrar bir Amerikalı kullanır. O da Bernstein’in kadın komşusudur. Hintli
çocukların hem moralini düzeltmeye hem de onları anlamaya çalışmaktadır. Bu
karakter aslında iki ülke arasında güçlü bir bağ kuruyor; tabi Amerikalı
olarak!
Senaryoda şaşırtıcı tek şey
gençlerin başarısıdır. O da zaten yaratılan bir şey olmadığı için akılda kalıcı
bir çalışma gibi görünmüyor. Hayli tahmin edilebilir kalıplar üzerinde hikaye
gelişiyor ve beklenen sona ulaşıyorsunuz. Mekan, dekor, kostüm detaylarında
Hint kültürünü yansıtan dakikalar haricinde göze hitap eden; diğer filmlerden
ayıran bir şey yok. Müzik çalışmaları Hintli A. R. Rahman elinden geçmiştir. “Slumdog Millionaire”, “127 Hours” gibi filmlerde adını daha önce
duymuştuk. Filme heyecan kattığı aşikâr. Tabi bu peş peşe sıraladığım
olumsuzluklar filmi izlemeye değmez sınıfına sokmuyor. İlginç hikaye, genç
oyuncularla keyifli hale geliyor. Sadece sıradanlıktan kurtulamıyor.
IMDB’den 7.1, Rotten Tomatoes’tan
61 alan filmin geri bildirimleri orta hallidir. Disney yapımcılığı haricinde
türdeşlerinden çok bir farkı olmayan; gene de sürükleyiciliği elinden
bırakmayan bir projedir. Baş rollerdeki gençlerden Rinku’yu canlandıran Suraj
Sharma’yı “Slumdog Millionaire”
filminde, Dinesh’i canlandıran Madhur Mittal’i ise “Lif of Pi” filminde izlemiştik. İkisini bir arada görmek hayli
heyecan uyandırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder