“Face/Off”, “She’s So Lovely”, “Blow”, “John Q”, “The Notebook” ve “Alpha Dog” gibi filmlerden tanıdığımız ünlü yönetmen Nick Cassavetes, My Sister’s Keeper filmi ile tekrardan harika bir drama adını yazdırıyor. Cameron Diaz oynadığı için filme başlarken kuşku duymuş olsam da her dakika ilerledikçe tüm ekibe bağlandığımı hissettim. “Don Juan deMarco”, “Alex and Emma” ve “ The Notebook” filmlerinin ünlü senaristi Jeremy Leven, Nick Cassavetes ile bir araya gelip Jodi Picoult’un aynı adlı kitabından (2004) uyarlayarak kaleme aldıkları filmin başrol oyuncuları Abigail Breslin, Walter Raney, Sofia Vassilieva, Cameron Diaz ve Alec Baldwin’dir.
Çok küçük yaştaki Kate’in annesi Sara ve babası Brian, kızlarının lösemi olduğunu ve sadece birkaç yıl daha yaşayabileceğini öğrenirler. Kate’in kurtuluşu ise aynı kan bağı taşıyacağı bir kardeştir. Her türlü yolu deneyen Sara ve Brian, bu durum üzerine Kate’e donör olması için bir çocuk sahibi daha olurlar. Anna ismindeki kızları Kate’e cidden de umut olur ve bir süre daha yaşamasına olanak sağlar. Tabi bu arada Anna için hiç de kolay olmayacaktır çünkü küçük yaşta tahmininden daha çok acı ve dram yaşamaya mecbur kalır.
Aaron Zigman imzalı müziklerle seyirciyi kendine çeken 30 milyon $ bütçeli filmi izlerken anneliğin ne olduğunu ya da ne olmaması gerektiğini çok iyi gözlemleyebiliyorsunuz. Çok büyük bir dramın içinde anneyle birlikte tüm aile o kadar umut dolu ki, hiçbir sağlık problemi yaşamayan insanların ıvır zıvır problemleri dert etmesi (kendim de buna dahilim) komik hatta saçmalık geliyor. Annenin ya da o ailenin içinde bulunsanız aynı ölçüde destek olur musunuz ya da aksine isyan eder misiniz, bu 109 dakikalık film boyunca insanın aklını çelen bir soru olarak kalıyor. Senaryo o kadar başarılı ki yaşamın kıyısındaki bir kızı izlerken bile gülümsüyor hatta zaman zaman mutlu oluyorsunuz. Tabi tüm bunlara rağmen gözyaşlarınızın pıt pıt akmaması imkansız. Bunda da usta yönetmen Nick Cassavetes’in katkı payı epeyce fazladır.
Ablasının hayatını kurtarmak için dünyaya gelen Anna rolünü takdire şayan şekilde oynayan 1996 doğumlu Abigail Breslin, 2006 yılında “Little Miss Sunshine” filmiyle en iyi yardımcı kadın Oscar adayı ve Altın Küre adayı olmuştu. 15 yaşında olmasına rağmen şimdiye kadar 20’den fazla filmde boy gösteren Breslin’den sonra filmde en dikkat çekici oyunculuğu şüphesiz Cameron Diaz göstermektedir. 1972 ABD doğumlu oyuncu, “There’s Something About Mary”, “Being John Malkovich”, “Vanilla Sky” ve “Gangs of New York” filmleriyle en iyi kadın oyuncu Altın Küre adayı olmuştur. Oscar adaylığı siftahı dahi olmayan Diaz’ı genelde orta seviye bir başarıya sahip olduğunu düşünsem de bu filmde eşi ve çocukları dahil tüm dünyaya karşı gelen anne rolünü hakkını vererek oynadığını kabul etmek gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder